Giresun
GiRESUN TARiHi |
|
Giresun, Doğu Karadeniz Bölgesinin sahil şeridinde, mavi ile yeşilin buluştuğu yerde bir yarım ada üzerinde kurulmuştur. Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) adeta kentin simgesi durumuna gelmiştir. Şehrin adı, eski adı olan Kerasus kelimesinden gelmektedir. Bu ismin kaynağında iki rivayet vardır. Birincisi yetişen bol miktardaki kirazdan geldiği, ikincisi de şehrin üzerine kurulu olduğu yarımadanın denize doğru bir boynuz gibi uzanmasındandır. Eski Yunanca’da boynoz Kerastan anlamında idi. |
|||
Osmanlı döneminde Giresun Merak ediyor musunuz? Şu an yaşadığımız Giresun Osmanlı döneminde nasıldı? İşte size kısa da olsa cevabı Osmanlı idaresi altında Giresun bir liman şehri olarak gelişme gösterdi. Bu dönem boyunca zaman zaman bazı önemli olaylarla karşı karşıya kaldı. XVI. yüzyılın sonlarına doğru görülen eşkıyalık hareketleri Giresun ve yöresini de etkisi altına aldı. Daha bu yüzyılın başlarında Giresun?un Çepniler?le meskûn dağ köylerinin bir kısım halkı Safevî propagandasının tesiriyle İran?a kaçmıştı. Yüzyılın son çeyreğinde ise Pazarsuyu kazasında toplanan otuz kadar medreseli (suhte) etrafta eşkıyalıkta bulunarak Giresun?da pek çok yeri basıp yağmalamışlar ve bunlar has voyvodası Zünnün?un yöreden topladığı il erleri vasıtasıyla 1574 yazında bertaraf edilmişlerdi. 1586 ve 1587?de şehirde muhafız olarak bulunan yeniçeriler bazı karışıklıklar çıkardılar. 1594?te bu eşkıyalık hareketleri had safhaya ulaştı, yöreden 200 hâne "terk-i vatan" etti. XVII. yüzyıl başlarındaki bu tür sıkıntılar ve Celâlî gruplarının faaliyetleri halkın merkeze başvurmasına yol açtı. Ordu bölgesinden Hacı Şamlu Giresun kalesi?ni kuşatmış, bu tehlike Seyyid Mehmed Paşa?nın gayretiyle atlatılmıştı. 1634?te ise Kazaklar Giresun yöresini yağmaladı. Evliya Çelebi, Kazaklar?ın Giresun karşısındaki adaya kayıklarını saklayarak saldırdıklarını belirtir. 1683?teki Viyana seferi için 300?er gönderen Giresun, XVIII. yüzyılın ikinci yarısına doğru bölgede etkili olan âyanın mücadelesine sahne oldu. 1756?da Canik muhassılı olan Süleyman Paşa ve kardeşi Ali Bey 12.000 kadar kuvvetle şehri basıp yağmaladılar. Kaleye kapanan halk yirmi üç gün süren kuşatmadan oldukça etkilendi. Bu sırada şehir yakıldı, mallar gemilerle Samsun?a taşındı. Söz konusu tahribatın izleri kolay kapatılamadı. Hemen ardından devlet tarafından takibata uğrayan idam mahkûmu iki âyan kaleye sığındı ve kendilerini kuşatan Canikli Ali Bey?e altmış gün kadar direndikten sonra ele geçirildi. 1789?da başlayan savaş dolayısıyla Soğucak ve Anapa taraflarına gitmekle görevlendirilen bölge âyanı arasında Giresun yöresindekiler de vardı. Bu dönemde şehirde dizdar Lâçinoğlu Hacı Mustafa nüfuz tesis etmişti. XIX. yüzyılın ilk çeyreğindeki Tuzcuoğulları isyanı Giresun?un da içinde bulunduğu bölgeyi etkiledi. Bunlara katılan Laçinoğulları 1816?da Giresun?a tam olarak hâkim oldular. II.Mahmud?un gönderdiği iki firkateyn ile bir korvet Giresun önlerine gelerek yeniden kontrolü sağladı. Şehir asıl önemli olayları Milli Mücadele döneminde yaşadı. İşgale uğramamasına karşılık Ruslar?ın Trabzon?u alıp Harşıt?a kadar ilerlemesi şehirde büyük endişeye yol açtı. Yörede Pontus Rum Devleti kurmaya yönelik hareketler, Rum çetelerinin faaliyetleri ve bunlara karşı direniş pek çok karışıklığa sebep oldu. Direnişi örgütleyen belediye reisi Topal Osman Ağa önemli faaliyetlerde bulundu. Giresun askerlik şubesi başkanı ve Türk dili, kültürü hakkında yazıları olan Hüseyin Avni Bey de bu mücadelede rol oynadı. Cumhuriyet döneminde vilayet merkezi haline getirilen (1923) Giresun?un Rum nüfusu Lozan Antlaşması sonrasında yapılan mübadele ile burayı terketti. |
![]() |
Selçuklu Devleti’nin 1040 yılında Horasan’da kurulması ve daha sonra Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan’ın 1071 yılında Malazgirt
savaşının kazanmasından sonra Anadolu kapıları Türklere açılmış ve batıya doğru göç eden Türkler Anadolu’da yurt edinmeye
başlamışlardır. Yerleştikleri her yere Türkçe ad veren bu Türkmen boyları en yoğun olarak Antalya-Eskişehir Bölgesi (30,000çadır)
Kastamonu Bölgesi(100,000çadır) İçel Bölgesi Malatya-Maraş Bölgesi Kuzey Suriye Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yurt tutmuşlardır.
Bizim konumuz olan Çepniler ise Sinop bölgesine yerleşmişlerdir.
Tarihi kayıtlardan Karadeniz Çepnilerin bu bölgeye ne zaman geldiklerini tam olarak öğrenememekle birlikte 13.yy da bu bölgeye hâkim
olduklarını ve Trabzon Rum Devleti hükümdarı Giorgi’yi mağlup edebilecek kadar da güçlü olduklarını biliyoruz.
Moğolların Anadolu’yu istilası ile ortaya çıkan bunalımlardan istifade etmek isteyen Giorgi, Karadeniz
ticareti için çok büyük önem taşıyan bir limana sahip olan Sinop’u almak istemiş ve bir donanma ile 1277’de Sinop’a saldırmışsa da,
kendisini gemilerle denizde karşılayan (Türkân-ı Çepni) Çepni Türkleri tarafından mağlup edilerek geri püskürtülmüştür.
Düzenli bir orduya karşı kazandıkları bu zafer, Çepnilerin o dönemde hem kalabalık hem de teşkilatlı bir topluluk olduklarının bir
göstergesidir.Bu Çepnilerin Sinop bölgesine yerleştikleriyle ilgili herhangi bir delil yoktur ama bu dönemle ilgili belgelerden Türklerin
sürekli olarak doğuya doğru ilerledikleri anlaşılmaktadır.
Trabzon Rum İmparatorluğun saray tarihçisi Panaretos’a göre İmparator Giorgi (1260-1280)hükümdarlığının 14. yılında yani 1280 yılında
Toresion dağında Türkmenler’e tuzak düşmüştür. Panaretos,2. Jean’ın 1297 yılında öldüğünü, onun zamanında Türklerin Halibia (Ünye yöresi)
yöresini ellerine geçirdiklerini söyledikten sonra Trabzon dolaylarına kadar uzanan büyük bir istilâ hareketlerinde bulunduklarını yazar.
Öyle kiçok yerler gayr-i meskûn bir duruma gelmiştir. Yukarıda da söylendiği gibi, bu Türkler veya onların çoğu büyük bir ihtimalle
Çepniler ve başlarındakilerde Bayram Bey ailesidir.
İmparator 2.Aleksios (1297-1330) 1301 Eylül’ünde Giresun’a gelip oradaki Türk beylerinden Küçük Ağa’yı ağır bir yeniliye uğratmıştır.
Yine Panaretos da Bayram Bey’in bir pazarı ele geçirdiği bildiriliyor. Bu, Ordu vilayetini fetheden ve orada beylik kuran (Bayramlu Beyliği) Bayram
Bey’e dair ilk haberdir. Bu esnada batı ucundaki Türkmenlerde geniş çapta fetihlere girişmişlerdir. Bayram Bey 1332 yılında da çok sayıda asker ile
Hamsi köye gelmiş ise de ağır kayıplar vererek geri dönmüştür.
1356 yılında imparator ve müverrih Panaretos batıya giderek noeli Giresun’da geçirmişler ve Yasun Burnu’nda “Epifani” kutlanmış ve orada 18
Türk öldürüldükten sonra geriye dönülmüştü. Ertesi yıl (1357) Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir Bey kalabalık bir asker ile Maçka yöresine kadar
gelerek orayı yağma ve talan ettikten sonra geri dönmüştür.
Bu ilerleme sırasında Çepnilerin Ordu bölgesine yerleştikleri ve Bayram Bey’in idaresinde bir beylik kurulduğu sanılmaktadır.
İmparator 3. Aleksios,1380’de Tirebolu yöresine gelerek (Mart), Harşit çayının sağ kıyısına çok yakın yerde ve denize 5 km mesafede
bulunan Bedroma kalesinden 600 kadar yayayı uzak yerlere gönderdikten sonra, yayanın kalabalık kısmı ve atlı askerle Harşit’in yukarı kısmına
yürüyüp Çepnilerin kışlağına kadar gitmiş ve onların çadırlarını yıkmış, yakmış öldürmüş ve Çepniler’in elindeki tuzakları kurtardıktan sonra geri
dönüp Vakfıkebir’deki Büyük Liman’da birkaç gün kalmıştır.
Görüldüğü üzere imparator Çepnilere karşı bir öç alma seferi düzenlemiş ve onların elindeki bazı tutsakları kurtarmıştır. Anlaşılacağı gibi
Çepniler muhtemelen 14.yy da kuzeye doğru ilerleyerek Kürtün yöresine ve ona komşu yerlere gelip oraları kışlak yapmışlar, yazın da kuzeydeki
yeşil dağlara çıkmışlardır. Onlar ertesi yy.da kuzey ve kuzey batıya doğru ilerlemelerini sürdüreceklerdir.
Ordu bölgesini fethederek Bayramlı Beyliği’ni kuran Bayram Bey’in torunu ve Hacı Emir Bey’in oğlu Süleyman Bey’de 1397’lerde
Giresun’u fethetmişlerdir.15. yy başlarında kuvvetli olan bu beyliğin ne zaman ve nasıl ortadan kalktığı bilinmemektedir.
1404 yılında Timur’a giden İspanyol elçisi Clavijo, Ordu ve Giresun’un 10.000 kişilik bir orduya sahip bulunan Hacı Emir’in elinde
olduğunu söyler.
I.Selim devrine ait (1515-1516) bir defterde Çepniler’in yoğun bir şekilde yaşadıkları yer “ Vilayet-i Çepni “ adı ile ayrı bir idari
yöre olarak gösterilmiştir. Bu yörenin, defterdeki yer adlarından, Giresun, Torul ve Görele arasındaki saha olduğu anlaşılıyor. Özellikle
Kürtün kazasına tamamenÇepniler yerleşmişlerdir.
Çepni yöresinde Ozgur, Kaya-Dibi, Kurtulmuş, Yenice-Hisar, Seyyid, Çandarlu, Alını-Yuma, Engezlü, Firuzlu, Halkalu, Yakalkan,
Kilise, Kul-Çukuru,Şaban, Dikmeci, Yağmurca, Emürlü, Sarban, Uzun-Dere, Kara-Göncü, Mürsellü, Tana-Deresi, Derelü, Ak-Yuma, Karınca
gibi büyük bir kısmı Türkçe adlartaşıyan kalabalık nüfuslu köyler görülmektedir. Buradaki Çepniler tamamen toprağa bağlanmışlardır.
Hristiyanlar ise sahil şehirlerinde oturuyorlardı.
Trabzon’da Görele (Parabolu) kazası halkından Çepniler, yerlerini terk ederek, 1732 yılında Espiye madeni çevresindeki bölgelere
yerleşmişlerdi.Bununla beraber, bir süre sonra buradan kaldırılarak eski yerlerine yerleştirilmişlerdir.
Bazı kaynaklarda, 1500′lü yılların başında, bu günkü Giresun ilimize bağlı Keşap ve Dereli ilçelerinin bulunduğu yerlerde,
‘Çepni Vilâyeti’ isimli biryerleşim bölgesinin varlığı yazılıdır. Çepniler’e bu sebeple Giresun ve çevresinde sıkça rastlanır.
Şebinkarahisar ve Alucra’da, Tirebolu’nun köylerinde Çepniler çoğunluktadır. Tirebolu şehir merkezinde yaşayanlar,
hangi kökenden olurlarsa olsunlar, bütün köylülere ‘Çepni’ derler. O yörede, ‘Çepni’ kelimesi, ‘köylü’ ile özdeşleşmiştir.
Çepniler, ‘nerede düşman görürse hemen savaşa tutuşan insanlar’ olarak bilinirler. Onlar, bu özellikleri sebebiyle 1690 yılında,
Avusturya Seferi’ne çağrıldılar. Savaşa katılarak başarının sağlanmasında etkili oldular.
Çepniler, tarihin bir döneminde, uzunca bir süre, Çepni olmayan etnik grupların gıpta ettiği insanlardı. Onların saygınlıkları, 19. yüzyılda
doruğaçıktı. O dönemlerde bölge halkının çoğu, kendilerinin de Çepni olduğunu iddia ediyordu. Çepniler’in ünlü kabadayısı Çepni Ali,
1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’ne, çevresine topladığı 300 kişi ile katılmış ve Batum’a kadar giderek Ruslar’ı zarara uğratmış, ekibi ve
topladığı ganimetle yurduna döndüğünde, gıpta ve hayranlıkla karşılanmıştı. Bölgede, ‘Çepni’ soyadını taşıyan pek çok aile vardır.