Memleketim Radyo
Sevgi, Dostluk,Samimiyet...

Giresun

                          GiRESUN TARiHi
    

        


                                http://www.discoverturkey.com/bakanlik/b-a-giresun.html     Giresun Müzesi Link

 


    Giresun, Doğu Karadeniz Bölgesinin sahil şeridinde, mavi ile yeşilin buluştuğu yerde bir yarım ada üzerinde kurulmuştur. Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası (Aretias) adeta kentin simgesi durumuna gelmiştir. Şehrin adı, eski adı olan Kerasus kelimesinden gelmektedir. Bu ismin kaynağında iki rivayet vardır. Birincisi yetişen bol miktardaki kirazdan geldiği, ikincisi de şehrin üzerine kurulu olduğu yarımadanın denize doğru bir boynuz gibi uzanmasındandır. Eski Yunanca’da boynoz Kerastan anlamında idi.

   Şehrin kimler tarafından nerede kurulduğu hala tartışmalıdır.Şehir hakkında Roma ve Bizans ve Pontus Rum imparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler olmasa da, Romalı idareci  Arrien Farnakia’nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır. Böylece araştırmacıların M.Ö. 183 ′ te Sinop’u alan Pontus Kralı Farbakies’in Giresunun bu günkü bulunduğu yarımada da  Farnakia adlı yeni bir kale  inşa ettirdiğini, sonraları buraya Kerasus adını verdiğini ileri sürmelerine sebep olmuştur.

   Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, bu bölgede M.Ö. 2000′li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğunu anlamışlardır. M.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler ve Sakaların (İskitker) Karadenize göç etmesiyle Oğuzlar da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Hallaç’ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

  M.Ö. 7. Yüzyılın ilk yarısında Saka baskısı sonucu Kimmerler, Kafkaslar’ı geçerek Anadolu’ya gelip Şebinkarahisar’ın Bozbayır, Akkaya, Güneytepesi, Dışkaya civarındaki mağaraların bulunduğu bölgeye yerleştiği sanılmaktadır. Giresun’un batı yakasındaki Ccedil;ıtlakkale mahallesi adının Deliorman ve Selanik civarından gelen Türk topluluğu Çıtlaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçe ve kültür unsurlarından anlaşılmaktadır.
 
  Karadeniz bölgesinde bir çok koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin kurucularıdır. Persler, Anadolu’ yu ele geçirdikten sonra, bölgeyi merkeze bağlı satraplıklara  ( Eyalet) bölmüşlerdir. Giresun, Doğu Karadeniz eyaleti içinde kalmıştır.

  Giresun, bir süre Kapadokya Krallığı (M.Ö. 332-323) ile Makedonyalıların (M.Ö. 301) hakimiyetinde kalmıştır.Roma İmparatorluğubu bölgede egemen olan Pontusluların hakimiyetine son vermiş ve Farnakeia’yı kendi sınırları içersine katmıştır. Romalı yazarlardan Ammianus Marcel’e göre Romalı komutan Lucullus bölgeye geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görerek,kiraz fidanlarını Romaya götürmüş. Bu bilgiye dayanılarakkirazın dünyaya Giresun’dan yayıldığı söylenmektedir.

  Bizans egemenliği döneminde Yunan soyunun gittikçe zayıflaması ile bölgedeki başka soydan gelen insanları asimile etmeye çalışmıştır. Bu yüzden Doğu Karadeniz bölgesindeki ormanları kesip buradaki kabileleri ithat altına almaya çalışmışlar ve bir miktar Hristiyan Bulgar Türk’ü bölgeye getirmişlerdir. 705 yılında ilk kez Müslüman Arap  orduları bölgeye gelerek İslamiyeti tanıtmaya başlamışlardır.
 
 1204 yılında Haçlıların İstanbul’u ele geçirmeleri sonucu, Bizans İmparatoru Komnenos’un çocukları Trabzo’u alıp burada Trabzon Rum İmparatorluğunu kurmuşlardır. Giresun’da bu devletin sınırları içinde kalmıştır. 1244′ de Trabzon Rum Devleti Moğolların egemenliği altına girerek, Türklerin bir eyaleti olmuştur.
 
 Bölgenin Moğollar hakimiyetine girmesindan sonra, Oğuzların boylarından biri olan Çepniler Ordu, Giresun ve Trabzon illerine yerleşmeye başlamışlardır. Giresun’un Türkleşmesi Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde daha da artmıştır. 1297′de Ünye  yöresini ele geçiren Çepniler, Trabzon’a kadar akınlar düzenlemişlerdir. Bu akınlar sırasında Giresun kalesinin zaptedildiği sanılmaktadır.Tarihçi Panaretos’un yıllığına göre 1301′de İmparator II.Alezios, Kerasus’a gelip Koustougans adlı Türkmen beyini yenilgiye uğratmış ve kalenin surlarını yeniden yaptırmış. Bahsedilen bu Türkmen beyinin Küçük Ağa veya Küçdoğan olduğu belirtilmektedir.

  Çepni Türklerinin Beyi olan Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey1397′de Giresun’u feth ederek bölgenin tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.
 
 1402 Timurun egemenliğine giren bölge, 1405′te tekrar eski konumuna kavuşmuştur. 1453′te Fatih Sultan Mehmet Giresun’u vergiye bağlamış fakat vergisini ödemediği için 1456′da şehri kuşatsa da, Giresun ödemesi gereken vergiyi artırarak Osmanlıdan kurtulmuştur.1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han’ın Trabzon Rum İmparatorluğunu feth etmesiyle şehir teslim olmuş.

  Yavuz Sultan Selimin, Giresun’un Türk-İslam şehri haline gelmesinde çok önemli rolü olmuştur. Osmanlı idaresi altında şehir bir liman kenti olarak gelişmiş fakat bu dönemde zaman zaman ayaklanma ve eşkiyalık hareketleri baş göstermiştir. 1586 ve 1587 yıllarında şehirde muhafız olarak bulunan yeniçeriler bazı karışıklıklar çıkartmıştır. Bazı kaynaklarda ise 1634 yılında, Kazakların şehir ve yöresini yağmaladığını yazmaktadır. 1756′da Canik muhassılı olan Süleyman Paşa ve kardeşi Ali Bey 12.000 kişilik bir kuvvetle şehri basıp yağmalamıştır. XIX. yüzyılda  Tuzcuoğulları isyanı bölgeyi etkilemiş, bunlara katılan Laçinoğulları 1816′da Giresun’a tam olarak hakim olmuştur.II.Mahmud‘un gönderdiği iki fırkateyn ile bir korvet şehrin önlerine gelerek yeniden kontrolü sağlamıştır
.

  Giresun Osmanlı idaresinde kaza merkezi idi. 1486′da Trabzon Sancağına bağlı Zeamet-i Kürtün adlı idari bölgenin merkezidir. 1515′te Kürtün kazasına bağlı Çepni Vilayetinin merkezi durumunda iken XVI. yüzyılın sonlarında Giresun kazası olmuştur. Tanzimat döneminde Trabzon’a bağlanmış ve 1847′de Trabzon Merkez livasına tabi olmuştur. 1855′de Ordu livasına, 1856′da yeniden Trabzon livasına, 1857′de tekrar Ordu livasına bağlanmıştır. 1866 tarihli Devlet salnamesinde Trabzon sancağının kazası olmuştur. 1875′ten 1878′e kadar Karahisar-Şarki Sancağına bağlanmış ve 1879′da tekrar Trabzon Sancağına bağlanmıştır. 1923 yılında ise il olmuştur

  Millî Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet Döneminde Giresun tarihi incelendiğinde, I.Dünya Savaşı’ndan önce bölgenin etnik yapısına bakıldığında, nüfusun yarısının Türk, diğer yarısına yakın bir kısmının Rum ve geri kalanın da Rum olduğu görülmektedir.

  Bu tarihlerde Giresun’da yaşayan Türkler hayvancılıkla uğraşmakta ve fakir bir hayat sürdürürken, Şehrin her türlü ticaretine hakim olan Rumlar ise zengin bir hayat sürdürmektedir. Rumların en büyük hayalleri, bu bölgede Pontus Rum Devletini yeniden kurmak ve Türkleri bölgeden kovmak veya imha etmekti. Trablusgarp ve I.Balkan savaşlarında Türklerin mağlup olmaları Rumların bu fikirlerini daha da kamçılayarak onları şımartmıştır.

  1.Dünya Savaşında Ruslar karşısında Bayburt Hattı’nda savaşan 37.Fırkanın emrinde Giresunlulardan oluşan bir de gönüllü birlik vardı. Başında Gazi (Topal) Osman Ağanın bulunduğu bu birlik, düşman kuvvetleri karşısında çetin savaşlar vermiş ve Harşit Çayına kadar çekilmiştir. Burda sayısını artırarak Rusları durdurmuştur.14 Şubat 1918 günü Türk birliği, Rus ordusunu Kanlıdere mevkiinde yenerek Giresun’un işgalini önlemiştir. Bu başarıdan sonra Giresunlu gençler, Batum’a giderek Doğu Karadenizin Rus işgalinden temizlenmesine yardımcı olmuşlardır. Osmanlı Devleti savaşı kaybettiğinden, 30 ekim 1918′de Mondros Ateşkes anlaşmasını imzalamak mecburiyetinde kalmıştır.

  Bu ateşkesten yararlanmak isteyen Ermeniler doğuda Ermenistan, Karadeniz kıyılarındaki Rumlar da Rum Pontus devletini kurma çalışmalarına başlamışlardır. Rum çeteleri Atina ve Patrikhanenin talimatları ile Türk köylerini basmış ve halkın bir kısmını katletmiştir.

  I.Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Hükümeti; çeteler kurarak düşmanla işbirliği yapan bir kısım Rum ve Ermeni’yi zorla göçe tabi tutmuştur. Bu kanunu yürütenler hakkında idam fermanları yazılmaya başlanmıştı. Giresun’daki Rumlar da büyük devletlere başvurarak Giresun gönüllülerinin lideri Gazi Osman Ağanın idamını talep etmişler. Bunun üzerine Gazi Osman Ağa bir gurup adamıyla  dağa çıkarak, Türk köylerini Rum baskılarından korumuştur.

  15 Mayıs 1919′de Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri Rumları çok sevindirdi ve Türklere karşı taşkınlıklarda bulundular. Bunun üzerine Giresunlular 17 Mayıs 1919′da Büyük bir miting düzenleyerek, tepkilerini dile getirdiler. Bu yıllarda Anadolu galip devletler tarafından paylaşılırken, Giresun’da Belediye reisliği yapmış olan Kaptan Yorgi Paşa’nın oğlu Konstantin Konstantinites başkanlığındaki bir heyet, İngiliz Başbakanı Lord Corç baş vurarak, Hopa’dan Yeşilırmak boylarına kadar bir Pontus Devleti kurulmasını istemişler.

  Bu haber üzerine şehrin ileri gelenleri Trabzon’da toplanarak, Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin bir şubesinin Giresun’da açılmasına karar vermişlerdir. İlk yönetim kurulu Dizdarzâde Eşref Bey’in başkanlığında öğretmen Niyazi Tayyip, Doktor Ali Naci, Ethem Nazif ve İbrahim Hamdi’den oluşmuştur. Bu Cemiyetten Doktor Ali Naci ve İbrahim Hamdi Beyler Erzurum Kongresine katılmışlardır.

  23 nisan 1920′de Meclisin açılması ve Milli hükümetin kurulması ile, Giresun askerlik şubesi başkanı Hüseyin Avni Alparslan Bey, bu hükümeti tanımış ve Ankara ile ilişkiler kurarak, 1000 kişilik bir tabur teşkil edilmiştir. Bu tabur Kars’ta Kazım Karabekir Paşa’ nın  emrine gönderilmiştir.

  Gazi Osman Ağa, Rusya’dan yiyecek karşılığında silah temin edip, bu silahların bir kısmını Ankara’ya göndermiş, diğer bir kısmını ise yeni toplanan erata dağıttırmıştır.

  Atatürk, Giresun gönüllülerinin muhafızlığını yapması için Gazi Osman Ağa‘dan bir manga asker ister. Bunun üzerine 250 kişilik bir birlik oluşturulmuştur. Bu birliğin adına ise Giresun Gönüllü Müfrezesi denmiştir.

  Atatürk, Gazi Osman Ağaya Giresun’da bir alay kurmasını emrini vermiştir. Bunun üzerine kurulan 47. Alayı, Koçgiri isyanının bastırmada kullanılmıştır. daha sonra kurulan 42. Alayın komutanlığına Hüseyin Avni Bey getirilmiş ve Samsun’daki Pontusçu Rumların üzerine gönderilmiştir. Görevlerini başarı ile tamamlayan iki alay Samsun’da birleşerek Sakarya cephesine sevk edilmiştir. Sakarya Savaşında, Hüseyin Avni Bey de dahil olmak üzere, 42. Alay’ın büyük bir kısmı şehit olmuştur. 47. Alay ise savaşın sonuna kadar çarpışmış, zaferi kutladıktan sonra Ankara’ya dönmüşlerdir.

  Gönüllü asker Giresun Uşakları, Atatürk’ün Ankara’da ve Anadolu seyahatlerinde muhafızlığını yapmıştır.

19 Eylül 1924de Atatürk, Giresun’u, Cumhurbaşkanı olarak eşi Latife Hanım ile ziyaret etmiştir.

                   
   
 

Osmanlı döneminde Giresun

Merak ediyor musunuz? Şu an yaşadığımız Giresun Osmanlı döneminde nasıldı?

İşte size kısa da olsa cevabı


    Osmanlı idaresi altında Giresun bir liman şehri olarak gelişme gösterdi. Bu dönem boyunca zaman zaman bazı önemli olaylarla karşı karşıya kaldı. XVI. yüzyılın sonlarına doğru görülen eşkıyalık hareketleri Giresun ve yöresini de etkisi altına aldı. Daha bu yüzyılın başlarında Giresun?un Çepniler?le meskûn dağ köylerinin bir kısım halkı Safevî propagandasının tesiriyle İran?a kaçmıştı.

  Yüzyılın son çeyreğinde ise Pazarsuyu kazasında toplanan otuz kadar medreseli (suhte) etrafta eşkıyalıkta bulunarak Giresun?da pek çok yeri basıp yağmalamışlar ve bunlar has voyvodası Zünnün?un yöreden topladığı il erleri vasıtasıyla 1574 yazında bertaraf edilmişlerdi. 1586 ve 1587?de şehirde muhafız olarak bulunan yeniçeriler bazı karışıklıklar çıkardılar.

  1594?te bu eşkıyalık hareketleri had safhaya ulaştı, yöreden 200 hâne "terk-i vatan" etti. XVII. yüzyıl başlarındaki bu tür sıkıntılar ve Celâlî gruplarının faaliyetleri halkın merkeze başvurmasına yol açtı. Ordu bölgesinden Hacı Şamlu Giresun kalesi?ni kuşatmış, bu tehlike Seyyid Mehmed Paşa?nın gayretiyle atlatılmıştı.

  1634?te ise Kazaklar Giresun yöresini yağmaladı. Evliya Çelebi, Kazaklar?ın Giresun karşısındaki adaya kayıklarını saklayarak saldırdıklarını belirtir. 1683?teki Viyana seferi için 300?er gönderen Giresun, XVIII. yüzyılın ikinci yarısına doğru bölgede etkili olan âyanın mücadelesine sahne oldu.
 
  1756?da Canik muhassılı olan Süleyman Paşa ve kardeşi Ali Bey 12.000 kadar kuvvetle şehri basıp yağmaladılar. Kaleye kapanan halk yirmi üç gün süren kuşatmadan oldukça etkilendi. Bu sırada şehir yakıldı, mallar gemilerle Samsun?a taşındı. Söz konusu tahribatın izleri kolay kapatılamadı. Hemen ardından devlet tarafından takibata uğrayan idam mahkûmu iki âyan kaleye sığındı ve kendilerini kuşatan Canikli Ali Bey?e altmış gün kadar direndikten sonra ele geçirildi.

  1789?da başlayan savaş dolayısıyla Soğucak ve Anapa taraflarına gitmekle görevlendirilen bölge âyanı arasında Giresun yöresindekiler de vardı. Bu dönemde şehirde dizdar Lâçinoğlu Hacı Mustafa nüfuz tesis etmişti. XIX. yüzyılın ilk çeyreğindeki Tuzcuoğulları isyanı Giresun?un da içinde bulunduğu bölgeyi etkiledi. Bunlara katılan Laçinoğulları 1816?da Giresun?a tam olarak hâkim oldular.

  II.Mahmud?un gönderdiği iki firkateyn ile bir korvet Giresun önlerine gelerek yeniden kontrolü sağladı. Şehir asıl önemli olayları Milli Mücadele döneminde yaşadı. İşgale uğramamasına karşılık Ruslar?ın Trabzon?u alıp Harşıt?a kadar ilerlemesi şehirde büyük endişeye yol açtı. Yörede Pontus Rum Devleti kurmaya yönelik hareketler, Rum çetelerinin faaliyetleri ve bunlara karşı direniş pek çok karışıklığa sebep oldu. Direnişi örgütleyen belediye reisi Topal Osman Ağa önemli faaliyetlerde bulundu.

  Giresun askerlik şubesi başkanı ve Türk dili, kültürü hakkında yazıları olan Hüseyin Avni Bey de bu mücadelede rol oynadı. Cumhuriyet döneminde vilayet merkezi haline getirilen (1923) Giresun?un Rum nüfusu Lozan Antlaşması sonrasında yapılan mübadele ile burayı terketti.


                       
 
     ÇEPNİ´ler hakkında bilmediklerimiz!

Selçuklu Devleti’nin 1040 yılında Horasan’da kurulması ve daha sonra Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan’ın 1071 yılında Malazgirt
savaşının kazanmasından sonra Anadolu kapıları Türklere açılmış ve batıya doğru göç eden Türkler Anadolu’da yurt edinmeye
başlamışlardır. Yerleştikleri her yere Türkçe ad veren bu Türkmen boyları en yoğun olarak Antalya-Eskişehir Bölgesi (30,000çadır)
Kastamonu Bölgesi(100,000çadır) İçel Bölgesi Malatya-Maraş Bölgesi Kuzey Suriye Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yurt tutmuşlardır.
Bizim konumuz olan Çepniler ise Sinop bölgesine yerleşmişlerdir.

Tarihi kayıtlardan Karadeniz Çepnilerin bu bölgeye ne zaman geldiklerini tam olarak öğrenememekle birlikte 13.yy da bu bölgeye hâkim
olduklarını ve Trabzon Rum Devleti hükümdarı Giorgi’yi mağlup edebilecek kadar da güçlü olduklarını biliyoruz.

Moğolların Anadolu’yu istilası ile ortaya çıkan bunalımlardan istifade etmek isteyen Giorgi, Karadeniz

ticareti için çok büyük önem taşıyan bir limana sahip olan Sinop’u almak istemiş ve bir donanma ile 1277’de Sinop’a saldırmışsa da,
kendisini gemilerle denizde karşılayan (Türkân-ı Çepni) Çepni Türkleri tarafından mağlup edilerek geri püskürtülmüştür.

           Düzenli bir orduya karşı kazandıkları bu zafer, Çepnilerin o dönemde hem kalabalık hem de teşkilatlı bir topluluk olduklarının bir
göstergesidir.Bu Çepnilerin Sinop bölgesine yerleştikleriyle ilgili herhangi bir delil yoktur ama bu dönemle ilgili belgelerden Türklerin
sürekli olarak doğuya doğru ilerledikleri anlaşılmaktadır.

           Trabzon Rum İmparatorluğun saray tarihçisi Panaretos’a göre İmparator Giorgi (1260-1280)hükümdarlığının 14. yılında yani 1280 yılında
Toresion dağında Türkmenler’e tuzak düşmüştür. Panaretos,2. Jean’ın 1297 yılında öldüğünü, onun zamanında Türklerin Halibia (Ünye yöresi)
yöresini ellerine geçirdiklerini söyledikten sonra Trabzon dolaylarına kadar uzanan büyük bir istilâ hareketlerinde bulunduklarını yazar.
Öyle kiçok yerler gayr-i meskûn bir duruma gelmiştir. Yukarıda da söylendiği gibi, bu Türkler veya onların çoğu büyük bir ihtimalle
Çepniler ve başlarındakilerde Bayram Bey ailesidir.

           İmparator 2.Aleksios (1297-1330) 1301 Eylül’ünde Giresun’a gelip oradaki Türk beylerinden Küçük Ağa’yı ağır bir yeniliye uğratmıştır.
Yine Panaretos da Bayram Bey’in bir pazarı ele geçirdiği bildiriliyor. Bu, Ordu vilayetini fetheden ve orada beylik kuran (Bayramlu Beyliği) Bayram
Bey’e dair ilk haberdir. Bu esnada batı ucundaki Türkmenlerde geniş çapta fetihlere girişmişlerdir. Bayram Bey 1332 yılında da çok sayıda asker ile
Hamsi köye gelmiş ise de ağır kayıplar vererek geri dönmüştür.

          1356 yılında imparator ve müverrih Panaretos batıya giderek noeli Giresun’da geçirmişler ve Yasun Burnu’nda “Epifani” kutlanmış ve orada 18
Türk öldürüldükten sonra geriye dönülmüştü. Ertesi yıl (1357) Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir Bey kalabalık bir asker ile Maçka yöresine kadar
gelerek orayı yağma ve talan ettikten sonra geri dönmüştür.

          Bu ilerleme sırasında Çepnilerin Ordu bölgesine yerleştikleri ve Bayram Bey’in idaresinde bir beylik kurulduğu sanılmaktadır.

          İmparator 3. Aleksios,1380’de Tirebolu yöresine gelerek (Mart), Harşit çayının sağ kıyısına çok yakın yerde ve denize 5 km mesafede
bulunan Bedroma kalesinden 600 kadar yayayı uzak yerlere gönderdikten sonra, yayanın kalabalık kısmı ve atlı askerle Harşit’in yukarı kısmına
yürüyüp Çepnilerin kışlağına kadar gitmiş ve onların çadırlarını yıkmış, yakmış öldürmüş ve Çepniler’in elindeki tuzakları kurtardıktan sonra geri
dönüp Vakfıkebir’deki Büyük Liman’da birkaç gün kalmıştır.

         Görüldüğü üzere imparator Çepnilere karşı bir öç alma seferi düzenlemiş ve onların elindeki bazı tutsakları kurtarmıştır. Anlaşılacağı gibi
Çepniler muhtemelen 14.yy da kuzeye doğru ilerleyerek Kürtün yöresine ve ona komşu yerlere gelip oraları kışlak yapmışlar, yazın da kuzeydeki
yeşil dağlara çıkmışlardır. Onlar ertesi yy.da kuzey ve kuzey batıya doğru ilerlemelerini sürdüreceklerdir.

        Ordu bölgesini fethederek Bayramlı Beyliği’ni kuran Bayram Bey’in torunu ve Hacı Emir Bey’in oğlu Süleyman Bey’de 1397’lerde
Giresun’u fethetmişlerdir.15. yy başlarında kuvvetli olan bu beyliğin ne zaman ve nasıl ortadan kalktığı bilinmemektedir.

         1404 yılında Timur’a giden İspanyol elçisi Clavijo, Ordu ve Giresun’un 10.000 kişilik bir orduya sahip bulunan Hacı Emir’in elinde
olduğunu söyler.

          I.Selim devrine ait (1515-1516) bir defterde Çepniler’in yoğun bir şekilde yaşadıkları yer “ Vilayet-i Çepni “ adı ile ayrı bir idari
yöre olarak gösterilmiştir. Bu yörenin, defterdeki yer adlarından, Giresun, Torul ve Görele arasındaki saha olduğu anlaşılıyor. Özellikle
Kürtün kazasına tamamenÇepniler yerleşmişlerdir.

         Çepni yöresinde Ozgur, Kaya-Dibi, Kurtulmuş, Yenice-Hisar, Seyyid, Çandarlu, Alını-Yuma, Engezlü, Firuzlu, Halkalu, Yakalkan,
Kilise, Kul-Çukuru,Şaban, Dikmeci, Yağmurca, Emürlü, Sarban, Uzun-Dere, Kara-Göncü, Mürsellü, Tana-Deresi, Derelü, Ak-Yuma, Karınca
gibi büyük bir kısmı Türkçe adlartaşıyan kalabalık nüfuslu köyler görülmektedir. Buradaki Çepniler tamamen toprağa bağlanmışlardır.
Hristiyanlar ise sahil şehirlerinde oturuyorlardı.

         Trabzon’da Görele (Parabolu) kazası halkından Çepniler, yerlerini terk ederek, 1732 yılında Espiye madeni çevresindeki bölgelere
yerleşmişlerdi.Bununla beraber, bir süre sonra buradan kaldırılarak eski yerlerine yerleştirilmişlerdir. 

         Bazı kaynaklarda, 1500′lü yılların başında, bu günkü Giresun ilimize bağlı Keşap ve Dereli ilçelerinin bulunduğu yerlerde,
‘Çepni Vilâyeti’ isimli biryerleşim bölgesinin varlığı yazılıdır. Çepniler’e bu sebeple Giresun ve çevresinde sıkça rastlanır.

         Şebinkarahisar ve Alucra’da, Tirebolu’nun köylerinde Çepniler çoğunluktadır. Tirebolu şehir merkezinde yaşayanlar,
hangi kökenden olurlarsa olsunlar, bütün köylülere ‘Çepni’ derler. O yörede, ‘Çepni’ kelimesi, ‘köylü’ ile özdeşleşmiştir.

         Çepniler, ‘nerede düşman görürse hemen savaşa tutuşan insanlar’ olarak bilinirler. Onlar, bu özellikleri sebebiyle 1690 yılında,
Avusturya Seferi’ne çağrıldılar. Savaşa katılarak başarının sağlanmasında etkili oldular.

         Çepniler, tarihin bir döneminde, uzunca bir süre, Çepni olmayan etnik grupların gıpta ettiği insanlardı. Onların saygınlıkları, 19. yüzyılda
doruğaçıktı. O dönemlerde bölge halkının çoğu, kendilerinin de Çepni olduğunu iddia ediyordu. Çepniler’in ünlü kabadayısı Çepni Ali,
1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’ne, çevresine topladığı 300 kişi ile katılmış ve Batum’a kadar giderek Ruslar’ı zarara uğratmış, ekibi ve
topladığı ganimetle yurduna döndüğünde, gıpta ve hayranlıkla karşılanmıştı. Bölgede, ‘Çepni’ soyadını taşıyan pek çok aile vardır.






ORTA VE DOĞU KARADENİZ'İN TEK ADASI

Giresun şehir merkezine 1.5 km. uzaklıkta bulunan Orta ve Doğu Karadeniz'in üzerinde insan yaşayabilen tek adası olan Giresun Adası 40.000 metrekare alana sahiptir.

Adamızda özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmuktadır. Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir.

Karadeniz'de Karabatak ve martıların doğal olarak ürediği Ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir.

Adamız üzerinde sur, manastır kalıntısı ve şarap fıçıları vardır. Mitolojideki ünlü ALTINPOST seferinde Herkül ve arkadaşlarının önemli uğrak yerlerinden biri olmuştur. Ada Amazonlar ile ilgili efsaneleriylede ünlüdür... Hakkında bir çok efsaneler anlatılan, Amozanların ve bir çok kavmin yaşadığı Ada'da mitolojik çağlara ait birçok kalıntılar bulunmaktadır. İkinci derece sit alanıdır.

Yaz mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Adamız günübirlik olarak ziyaret edilerek piknik yapılmaktadır.

Ayrıca, halk arasında Mayıs 7 si şenlikleri olarak bilinen 20 Mayıs Uluslararası Aksu Festivalinde Ada etrafında küçük ve orta boy teknelerle özel turlar düzenlenmektedir.



Giresun Adası'nın bitki envanteri

Karadeniz'in tek yaşanılır adası durumunda bulunan Giresun Adası'nda 4'ü egzotik, 76 tür bitkinin tespit edildiği bildirildi.

Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu (TÜRÇEK) Giresun Şube Başkanı Hakan Adanır, yaptığı açıklamada, Karadeniz'de insan

yaşayabilen tek ada olan Giresun Adası'nın bitki envanterinin çıkarımı için sürdürdükleri çalışmaları tamamladıklarını söyledi. Çalışmaları

sonucunda Giresun Adası'nın küçük olmasına karşın 4'ü egzotik olmak üzere 76 bitki türünün üzerinde mevcut olduğunu kaydeden Adanır,

"Araştırmalarımızda adanın kendine özgü ve narin bitki yapısına sahip olduğu ortaya çıktı" dedi.

Adada, egzotik bitki türü olarak "Yalancı Akasya, Akdut, Akdeniz Defnesi ve Şekerci Boyası"nın mevcut olduğunu aktaran Adanır, adanın büyük

bir bölümünü kaplamış olan Akdeniz Defnesi'nin yıl boyunca yeşil dokunun korunmasına yardımcı olduğunu kaydetti.

Adanır, adada yaşayan hayvan türlerinin de belirlenmesi için proje hazırlıkları yaptıklarını sözlerine ekledi.
    

 
 ÖNEMLI LINKLER
Giresun Belediyesi
Giresun Üniversitesi
İl Emniyet Müdürlüğü
İl Jandarma Komutanlığı
Ticaret ve Sanayi Odası
İl Milli Eğitim Müdürlüğü
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü
İl Sağlık Müdürlüğü
Fiskobirlik
Türkiye İş Kurumu
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü
İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü
Giresun Çocuk Yuvası
İl Kontrol Laboratuvarı Müdürlüğü
Giresun Dernekleri Federasyonu
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol