Memleketim Radyo
Sevgi, Dostluk,Samimiyet...

Aşk ve Sevgi

 


Dağılıyorum asi hücrelerini anarşist dilimin…

Acı’dan tökezlediğim yerden tutunuyorum

kirpiğinden yapılma tel örgülere…ellerim kan içinde…

Uyuyor(mu)sun ?...

Kanlı ellerimi sarıyorumtek kale bir aşkın savaştığım siperinde…

Bırak yaralarımı sorgulamayı…Titreyen göğsüme dokun yar…

Hangi kapım çıksa önüne ;Sıkılgan bir edayla çevirdin anahtarı…


Oysa ben kollarımın arasında bir salıncakta

sallamayı düşlemiştimhani şu yaşa(ya)madığımız çocukluğumuzu…

İçindeki çocuğu alda gel demiştim sana…gel(e)medin…


Uzun soluklu voltalarımda senin adımlarınla aşardım duvarları

ve gölgem vardı her güneşe çıktığımda..

Şimdi payına yıllarımı düşürdüğüm zındanlarda 

geçen zamana asıyorum gençliğimi…

ölümün beyaz rengi vurmuşken saçlarıma

ince bir sızı oluyor aynadaki yılgın bakışlarım…


Uyuyor(mu)sun ?...

Kalk !... yalan karışıyor gerçek bir oyuna sinsice…

Düş !...Peşine kendi gerçekliğinin…

Bir yerde düş/erkenbir yerde (d)üşüyor

yolüstü çukurlarında yürüyüşlerim..


Ustamdan ödünç (ç)aldığım

“hüzün ikliminde” sözlerle geç kalmışlar ülkesinin dar geçitlerindeyim…

Boğuluyor kursağımdaki yalnız şarkı.

Saklanmaya çalışırken sıcağında

asılsız bir ihbarla suçüstü yakalandım kahverengi bakışlarına…

gözlem altında gülüşlerim…

Yine de hesapsızca boyandığım kahverengiliğine

emanet ediyorum haylazlığımı…

Harf başı dikiliyorum karşına satırlarda…

Konuşucunca susturulduğum cümlelerin

son noktasından sesleniyorum sana;


(D)uyuyor(mu)sun ?!...

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? 

Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı? 

Sevmek için güzele mi bakmalı? 

Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı? 

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır? 

Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı? 

Hırsızlık; para, malmı çalmaktır? 

Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı? 

Solması için gülü dalından mı koparmalı? 

Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı? 

Öldürmek için silah, hançer mı olmalı? 

Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı? 

Victor Hugo 

 

Her Zaman Bir Son Vardır

      Uzun bir başlangıç olmasını istedim. Neyi nasıl anlatacağımı bilmeden çıktım bunca yıl beni eskiten zamana. Her şeyin hiçbir şeyde anlam bulmadığını ve unutulan her vaktin kendi kollarında böylesine anlamsız kalabileceğini yine anlayamadım. Nafile demek çok güç biliyorum. Yaşadığım en güzel süreçlerin çığlıklarını, sırtımı yasladığım duvarlarda süsledi hayallerim. Bir yarış olmamalı aslında yarın için.

Düşünmeyi bile unutur gibiyim şimdi. Sıradanlığın peşinde gökyüzünde yıldız kovalıyorum. Beni anlayacak her yüzde yarın unutulup gidiyorum nasıl olsa. Kendime bir pişmanlık, zararına bir alışkanlık oluyor yaşadıklarım. Sorgulamalarında sigara dumanı kaplıyor sevdalarımı. Aşk bana rüzgarsız her gecede kendini anlatıyor. Anladığımı sanıyor anlayamadıklarım. Binlerce tanımsız silüet sarıyor kanaması durmayan yaralarımı. Sevdalım, aşk yalnız kendine acımıyor. Koparıp atıyor sende büyüyen bütün sevdalarımı.

Eskisi gibi değil diyorum artık hiçbir şey. Duyan varmı, tat alan varmı, anlam kalan varmı aynı kadehte farklı hayatları yudumlayan yüreklerin düşüncelerinde. Renkleri kendi aşklarına göre yorumlayan benzerlerimden birtek sabahlarımı geriye alıyorum. Denizi görmedim demiyorum, bu kadar suskun olduğuna her zaman inanmasam bile. Yaşadığıma bile kandırılmadığım konusunda tek gecelik bir serüvene bırakılıyorum.

Hayallerim infaz edecek beni bekliyorum. Kimsenin kimse olmadığını büyümeye niyetlendikçe ve mecburi duygularımı dibe vuran her hüzün kavramı öğretisinde başkası olmaya çalışmadıkça daha iyi kavrıyorum. Böyle yaşamak insanı öldürmekten beter ediyor sevdalım. Susup her geceyi bir öncekinin üzerine kapatıyorum. Kayıp olan bir zamanın kazanılmamış bir serüveninde senin yerine sensiz olarak nefes tüketiyorum. Hatıralar sabahları benim kadar sevemez. Ben yaşanılmamış her sabahı ezbere biliyorum.

Bakıyorum derinleştikçe yüreğimi uzaklara uçuran heveslerime. Her gördüğüm ve duyduğum ölüm bir başkasına benzemiyor asla. Bir yolu olmalı aşkın aşk adına. Aşk’a ölümü yakıştıramıyorum.

Bu kaybolmuşlukta ben ne desem, ne kadar karda kışta kendimi yolları olmayan bir haritanın belirsizliğinde sürüklesem zaman değerlenmiyor. İnsan eli değmemiş bir kaybolmuşlukta sonsuzluk oluyorum. Kendi sonsuzluğum ve sınırsızlığım bile birgün tükenip gidecek unutulmuşluklar kervanına. Gitmeden gitmek istemiyorum bile diyemiyorum. Zorla götürülüyorum biçare. Nafile anlamını buluyor hayat beni anlamayan bakışlarının donduğu her jenerik takıntısı karede.

Henüz arayan yok, zaman hızla ilerliyor. Bir, iki, üç saymakla başlıyoruz her dokunuşta alevlenen merdiven altı hikayelerine. Kimse kimseyi kolundan çekip götürmüyor. Kimse sınıfında kendine yer bulan herkes çekip götürüyor tanımadığı her kolu. Ve seni sevdiğim, seni unutmaya bile cesaret edemediğim her anda karşıma dört çıkıyor. Kendime yalancı kaldığımı uykusuz gecelerde aynasız bir odanın yansımasız duvarlarından seyrediyor yüreğim. Dört beni yalnızlığımla infaz edecek olan cellat biliniyor. Bu cellat beni sensiz kaldığım her gece daha da çok seviyor.

Pencereden baktığımda her şey o kadar yakın ki bana. Her şey sanki elimde, avuçlarımda omuzlarına yaslandığım suskunluğun tarifini anlatıyor. Bir yanda üşümemin verdiği sıcaklık diğer yanda küçüldüğünü hissettiğim bir sevdanın ayak izleri sarhoşluğu. Oysa yaşadığım için içime çekmedim ben bu hayatı. Belki aşk derler benden sonra, belki de kılıfı olmayan bir çıplaklık kalır titrediğim zamandan hatıralara.

Ki sevdalım ben giderim, uğruna yazdıkça kaybolan kelimelerin gözyaşları kalır bir armağan gibi yanına. Sende yarına sabah var mı, geceden uykularına saplanan acılarına. İçimden geçen sensin yağmurlarda, içimde topallayan ben. Kendimde acımasızca tüketilen.

Derler ya hani. İyiydi, kötüydü, bilinmezdi, şöyleydi, böyleydi. Sen düşünme, aldanma sevdiğim. Benim sevmek dediğim, senin için sakladığım her günde doğan güneşin sıcaklığı gibiydi. Yerle bir olan hayallerden tutunmak düşerdi bana seni yaşayabilmek. Seni özleyebilmek santim santim yaşadığın haritada şekillenmek demekti. Beni sevdiğin gibi bil sen. Seni kendimi sevmediğim kadar çok sevdiğimi bil uzayan gecelerin sessizliğinde. Ancak o zaman yüreğin olurum ben. Yüreğime her dokunuşunda alevlere atıldığım karanfil kokulu ellerinde.

Uzun bir başlangıç olmasını istedim. Dışında kalmak zormuş hayatın. Ya içinde öleceksin ya herhangi bir kıyısında kimsesizliğine tükeneceksin. Ya kaldırıp başını gökyüzünü seyredeceksin, ya aşk nedir bilmeden boynunu büküp gideceğin zamanı bekleyeceksin. Her durumda ya seveceksin, ya seveceksin, sevildiğini asla bilmeyeceksin.

Şimdi anlıyor musun, biliyorum anlamıyorsun. Ağlama deme bana,ben zaten ağlamıyorum. Dördü vuruyor yalnızlık. Yağmur başlıyor, kendi bedenimde soğuyorum.

 

 

 

ELVEDA ZAMAN. SENİ BİTİRDİM, BEN UNUTULUYORUM!

Çünkü Seni Hala ...

Her gece olduğundan biraz daha muhtacım sana

Kırgınım aslında, kızgınım

Hayır sana değil

Seni kırıp üzen su aptallığıma.

Ne olursa olsun, 

Zamanım da mekanım da değişmiyor

Hep, her zaman aynı yere çıkıyor yollar;

Sana!..

 



 

Uzun zaman oldu içimdeki maviler donalı. Kendim seçtim sevdayı tek başıma yaşamayı. 

Yalnızlığımın sorumluluğunu taşıyacak kadar da yürekli olduğumu düşünür ve söylerdim

herkese gururla. Geceler sancı olur işlerdi içime ama yüreğimde yasattığım sevdamı 

düşündükçe, içime yayılan sıcaklık alıp götürürdü tüm sancılarımı... 

Ne kadar zamandır böyleyim, ne kadar zamandır en yakın dostum özlem, hatırlamıyorum.

Sanki zaman durdu. Evet özlüyorum ve özlemeyi de seviyorum. Çünkü özlemin içinde askım,

mutluluğum, umutlarım var. Gidenlerin ardından ağıt yakmamayı öıreneli çok uzun zaman 

oldu ama sen bambaşkaydın. Kimseyi senin kadar sevmemiştim ki. Seni birine anlatmaya 

kalksam sözcükler yetmiyor, kelimeler acizleşiyor. Neye benzetsem, hep bir yanın eksik 

kalıyor... 

Gülemiyorum artık En iyi yapabildiğim şeyi kaybettim? Aslında önce seni ve senle

birlikte her?eyimi kaybettim. Yan?mda yoksun. Olsan sarılırdım sana sıkı sıkı.

Bırakmazdım, sıkılır, bağırır çağırırdın ama ben biraz daha fazla sarılırdım 

sana. Biliyorum benden bağımsızdın, hiç sahip olamadım sana. Olmakta istemedim 

aslında, çünkü hep yanımda olacaktın... 

Ya da ben öyle sandım... 

Dinledi?im her sarkıda, her yağmurda ıslandığımda, dalgaların kayalara

çarpışında, her nisanda ve her eylülde, sen yeniden gidiyorsun benden.

Ben bu ayrılıkların acısını yasarken, birgün gidebileceklerini düsünerek,

kimsenin gelmesine izin vermiyorum? 

Sana ilk satırlarımı yazdığımda, yine sabah ışığı vardı odamda. Soğuk,

beyaz bir defterin her şeyi hayale dönüştüren sayfalarında, ilk kez 

seni yaşamıştım. Şimdi uzun yağmurların ardından yine sabah ışığıyla dolu

odamda, yine ve hala sana yazıyorum. Çünkü ben her hayal kırıklığım, 

her duvara çarpışımdan sonra hala sana dönüyorum. 

Ortasından kopartıldığı için hiçbir zaman sonu gelmeyecek günlerimize

dönüp, hala seni arıyorum... 

Çünkü seni hala ...

 



 

HiC BiR KUM TANESi BiRBiRiNiN AYNISI DEGiLDiR!!

Sen en kötünün yanında en iyi olansın,mükenmel olmak ihtirasın,hazzın verdigi kendinde duydugun olgudur.Her ne olursan ol sonuc senin istedigin gibi asla olmıyacaktır, tabiatında bulunan aclık ve sonsuz istek daima daha fazlasını istemeni saglıyacaktır.

Kesinlikle hic kimsenin kisiligi bir birinin ayni degildir..Hırs, ihtiras, sabır, kıskanclık, kin, nefret, akıl, bilgi, güven, Sevgi konusmak evet konusmak gibi insani degerler, mükemmeliyetin ölcusü oldugundan, insanın yasadıgı zaman ne kadar uzun olursa olsun, mükemmellik icin yetmeyecektir."Konusan ve Düsünen varlık insan, en iyisi olacak ama "mükemmel" olamayacaktır(!) En iyisiyle, mükemmel arasındaki fark ise 'O kadar büyüktür ki; "Kendinizi herkesden, farklı ve üstün görmeye basladıgınız andan itibaren, Elestirilere acık, kendi öz elestirisini yapan bir insan olmanız gerektigini’de bilmelisiniz..."Bırakın En İyi olamanın, iyi olmanın tek sartı budur!"En iyi oldugunu zannedenler kimse mükemmel degildir!!!!

A.Y.S.N..

 



 

 Aşk güçlü bir duygudur. Yaşattığı tüm olumsuzluklar yanında hayatımıza doyumsuz bir mutluluk vermek özelliğine sahiptir. Aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu tazeleyerek yaşama coşkusu verir. Bunların hepsi iyi güzel yaşanası duygulardır da peki ayrılık baş gösterdiğinde ne yapmalı. 

İşin bu kısmını kimse sevmez tabi de aşkın güzelliklerini yaşama isteğimiz varsa son evresine katlanacak cesaretimizde olmalı. 

-Kimi zaman insan ne kadar özen gösterse de aşkın en güzel zamanları olan ilk evresini uzun süre aynı tatta koruyamayabilir. Bunun için ne kendinizi ne de aşkınızı sorgulamanıza gerek yoktur. Nihayetinde aşk iki kişi ile oynanan bir oyundur. Sadece sizin destek vermeniz yetmez. Karşınızdaki insanın da çaba göstermesi gerekir ki süreç uzun olsun.  

Aşkı yaşadığımız gibi zamanında bitirmesini de bilmek gerekir. Zaten bitmesini istemesek de o kendi evrimini tamamladığında çeker ve gider. Kendi değerinizi biliyorsanız gidenin ardından gözyaşı dökmek yerine enerjinizi yeni bir güzelliği yaşamak için harcayın.  

Z.B.?

 



 

ACIMA EM OL SEVDiGiM!!!

Seni sevmeler yetmedi tükenen yüreğime ...Adını yazdım şiirlerimin her satırına .Yüzünü görmekti gözlerimin hayal kopyası bakışlarında .... 


Geceler de duman karası zifiri yalnızlığımda sen benimleydin ..Kapanması en zor yaraydın seni seven bana .. 

Çırpınışlarımın kanatları kırıktı..Uzattığım ellerim bile boştu .Ben sensiz sokaklarımda seni arıyordum halen ..Neden deme sevgili gitmiş olabilirsin ama seven kalbimden , benden halen gidemedin.. 


Zor zamanlarımda seni benliğimde yaşattım ki tutunduğum son dalım beni yaşatsın diye .Yoksa dayanamazdım sevgilim .Sensizliğin yükü çok ağırdı..Avutmak kendini böyle bişey olsa gerek..Ne çare sensiz olduktan sonra . 


Herşeye sen diye baktım ,herşeyi sen diye sevdim ..Ama senden sonra boş bir çerçevede bıraktın gittin bütün anılarımı ,hayatımı ,sevinçlerimi,üzüntülerimi,ve en önemliside sana olan aşkımı ,sevgimi..... 

Ben sensiz olmaya alışamadım sevgili...Seni halen böyle deliler gibi severken ..Yapamadım yüreğime söz geçiremedim ..Bu kalbe ilk sen girdin yerini asla doldurmadım ..Sen halen en güzel yerindesin ...Bilesin ...

Seni sevmelerim hiç bitmeyecek ...Acıma merhem olan sevgilim

 

 


 

         Aşk Psikolojisi Sevmek & Sevilmek 

Gerçek aşkın ve sevginin derinliğini kavramak herşeyden önce kendimizi bilmekden tanımakdan geçer. ''Aşk hayatın tekdüzeliğine, bütün sıradanlığına en soylu başkaldırıdır. Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz. Ve elbette aşkı suçlamak, yargılamak, karalamak inkar etmek de asla yakışık almaz'' aşık olmak insanın bilincini iradesini ve yargılama yetisini askıya alır kişinin. Gerçek aşkın ve sevginin derinliğini kavramak herşeyden önce kendimizi bilmekden tanımakdan geçer. Sorularla varmamız lazım bu tanıma sürecine. İnsan nedir? sorusuna yada, Yaşamın amacı nedir? gibi sorulara ne kadar yanıt bulabiliriz? Yoksa canlı kalmak için mi yaşıyoruz? Gerçek aşkı ve sevgiyi bilmek anlatmak, kendimizi tanımakla eş değerdir. Kendimizi tanımak ise bir iki belirgin huyumuzu saymakla hiç alakası olmayan yada belirgin baskın öne çıkmış (Sosyal, Melankolik, Dışa dönük) özelliklerimizden ibaret değildir. Derinlemesine algılama ve bakışla tanımlanabilecek bir durumdur. Kendini tanımak ve bilmek aşkın karşılığını bilmekdir. İşde ozaman bir diğer parçamızı buluruz. Buda demekdir ki, herhangi bir sevdiğimiz insan, yada hoşlandığımız insan bir parçamızıdır diyemezyiz. Neden? dersek eğer, çünkü karakteristik özelliğimizde yada beğenilerimiz veya kişiliğimizde baskın olan öne çıkan kriterlerimiz, arzularımız aklımızda karşıdaki kişiyi algılama da ilk izlenimi oluşturur ve bunun etkisi altına alır bizi. Hislerden dolayı karşı cinse bir yönelmenin içine gireriz, örneğin: Çok güzel alımlı bir bayan yada yakışıklı bir bay genellikle her iki cins tarafından etkilenebilecek bir görüntüdür, bizim için estetik anlamda güzel sempatik olan ve kalbimizde güzel bir yere koyduğumuz kişi özelde aslında bir çok yönünü bilmediğimiz biridir, yani eisberg gibi buzdağının görünen küçük bir yüzüdür. Yada görünmeyen asıl olan gerçek en büyük yüzü nerdedir? Denizin altındadır. Yada bunu tersi olarakda düşünebiliriz. Size kendisini beğendirmek isteyen birisi, genel anlamda kabul gören beğenilen albenilerini ve artılarını kullanarak yaklaşım içerisine girer. Bu başlangıç noktasında diğer görünmeyen yönler artık perdelenmiş ve bizde ilk izlenimin etkisi altında kalmışızdır artık. Çünkü size verilmek istenen bir mesaj ve amaç doğrultusunda alınmak istenen bir mesaj vardır. Kendinisini Aşka ve Sevgiye vermiş gerçek olanı arayan kişiler, tanıma, anlama, kavrama süresini daha sağlıklı acele etmeden yaşamaya çalışırlar. Bunun faydası; örtüşüp örtüşmediğini anlamak,her anlamda karşılıklı uyumla aşkın mükemmelliğini ortaya koymakla beraber sevgi ve aşkın gerçek ruhunu ortaya çıkarmakdır amaç. İnsan oğlu sahip olmadığı özellikleri aradığını bunlara sahip olsa arayacak hiç bir şeyi kalmayacağını ve kendinde olmayanı özelliklede olmadığı için sever, yani karşınızdaki kişinin sizdeki özellikleri kendisinde olmadığı için seversiniz. İnsanoğlu kendisini tam hissetmesi için önemli gördüğü özelliklerin peşinde koşar, çünkü kendini donatmak ve zenginleştirmek ister. Düz sıradan alışıla gelmiş hayatı klasik yaşayan ideali olmayan, birisi onun gerçek ruhunu çıkaramayacağından alternatifi olmadığı sürece yaklaşmaz ona. Eğer bu aradıklarını bulamıyorsa da kendini ve ''İdeallerini Küçültür'', farkında olarak yada olmayarak yalnız kalmamak için bunu yapmak zorundadır. Çünkü sevmek ve sevilmek temel bir ihtiyaçdır. Sağlıklı tanıma süreciyle gerçekleşen sevgiler herzaman daha uzun ömürlü ve gerçekde uzun sürenlerdir. Tanrı evreni yaratırken insan ruhlarının kendi kendilerine hayran olarak dünyada yaşamak üzere topluluklara bölündüğü anlatılır. Her ruh sanki yarısını kaybetmiş gibi birşeyler kaybettiğini, yani bir zamanlar kendi parçası olanı ve artık bulamadığını bulma ihtiyacındandır. ''Aşk kaybedilmiş birliğin aranması, zıtlık ve benzerliğin uyumundan başka birşey değildir''. İki türlü aşkın olduğu bilinir. Platonik AŞK ve Tinsel AŞK. Ruhu bir zamnlar aradığını bulmaya iten birincisidir, ikincisi ise zevkden cinsel tatminden iç güdülerinden, amaca ulaşmak için her yolu mübah kılan kazanmak, elde etmek için maske yüzlü bir açlıkdan başka bir şey değildir. Platon'un da dediği gibi aşk bilgelikdir. Aşk enerjidir, Aşk benzerlikdir. Aşkın cansızlarda bile yaşam olduğunu söylemişdir. Yine Platon'a göre aşk güzel, adil, iyi ve gerçeğe eşitdir. Başka türlüsünü yapamadığından peşinde koşar. Başka birisinde bizden eksilen ruhu yani bizim için iyi, güzel, gerçek, adil olan herşeyi hayata geçiren birisini bulmak içindir bu Arayış ve Aranmak Sürecidir aynı zamanda. Kaç kişi yada kaç çift ne kadar hayatının insanı gerçekde bulabiliyor? kim bilir, çok çabuk yaşıyor ve hızlı tüketiyoruz, ilişikiler saman alevi bendenlere sıçrıyor ve sonra iyice Tanımadan, Tanınmadan anlık yada belli bir dönemin heyecanı yada boşluğuyla Evlilikler oluyor. Oysa gerçekler ise hep peşimizdedir. Elbet bir gün çıkacağını göz önüne alındığında başlıyor Gerçek Yüzler, dökülmeye başlıyor ilişkiler ve kavgalar ayrılıklarla son buluyor. Cesareti olanlar ayrılıyor, olmayanlarda Aile, Sosoyal Çevre yada Çocukları için ''Zindanına Zindan ekliyor''. Bu gün artık Türkiye'de ve Dünyamızda sayısızca boşanmalar yaşanıyor. Nedeni ''Doğru Olduğu Sanılan Yanlış Başlangıçlar''. Anlık heyecanlar kişilerin karşılarındakini kaybedeceği korkusuyla, gerçeklerini saklamaları kendilerini beğendirme ve elde etme arzuları. Çünkü kendi beğendiklerini kendileri gibi yapmak ve kendilerine dönüştürmek istemeleri. Bir nevi Egolarını tatmin etme arzusu. Günümüzda artık insanlar Aşk'larında elele tutuşmanın heyecanından bile uzaklaşmışlarken, Hayatın Sihrini ve anlamınıda yaşadıkları hayat sanıyorlar ve bunada kendilerini inandırıyorlar. Bu gün böyle olmasının en etkili sebeblerinden biride ''Cinsel Devrimdir''. Çünkü insanların içini boşaltmışdır ve sonuçları bir facia olmuşdur. ''Bugün seni seviyorum ama yarın kim bilir kimi'', ''Benim İçin Herşeyden Önemlisin'' yada belli bir zaman sonra ''Hiç Bir Değerin Yok sen koşullarımın gereğisin üzgünüm sevdim sanmışdım''. Oysaki Aşk'ın BUGÜN, YARIN ve YAŞAM BOYUNCA sürecek bir Aşk olması gerekmez mi? Yani insanın bir diğer yarısıyla yaşlanmasının hiç bir önemi yokdur, çünkü bedenler ölür ama Aşk Asla Ölmez. Öyleki Alevi Bektaşi inancında kutsal sayılan Turnalar bile Mutluluğun Sevginin, Vefanın, Onurun, Özgürlüğün, Bilgeliğin, simgesidir. Japonyadan bir çok ülkeye kadar Halk Kültüründe en kutsal sayılan Güvercin ve Turna gösterilir. Turnaların bu simgesel özelliğinin dışında Turnalar tek eşlidir ve yüzyıla kadar yaşadıkları anlatılan Turnalar, eğer eşleri ölürse bir daha asla eşlezmezler. Bu sevgide sonsuzlukdur, eğer bir avcı Turnalardan birini vurursa geride kalan eşlerden diğeri olan Turna yaşamaya devam edemez ve Ölümü seçer ve kendini suya bırakır. Buraya kadar yazdıklarımızda şu çıkıyor ki AŞK aynı zamanda kendini ve derinliğini tanıtmaktadır.

 

 

 

ADINA DOST DERLER

Hani vardır ya her yerde,

hissetmek istersin onun varlığını...

Hani hep yanıbaşınızdaymış sanırsınız,ismini söylersiniz dalgınlıkla, her an berabersinizdir...Yanında olduğunu unutuverirsin bir andan sonra, sonra üzüldüğünde o sımsıcacık kollarını açar sana,sarılır ağlarsın omzunda doya doya... Senin sorununu kendi sorunu gibi benimser,bir kolun bir bacağın olur adeta... Ayrılmak istesen de koparıp atamazsın...Bir türlü sevindiğinde ise senden fazla mutluluk duyar... O senin için farklıdır bütün insanlardan,tabii sen de onun için... Aranızdaki sevginin bitmesine izin vermezsiniz,kimse bozamaz aranızı, kimse araya girmeye dahi cesaret edemez...Ne zaman yardıma ne zaman insanane zaman dosta ihtiyacınız olsa hep yanınızda bulursunuz,kendini adeta sizin için ayarlamıştır... Beraber gülüp beraber ağlarsınız,daima olumlu özellikler verirsiniz birbirinize... O sana gülmeyi öğretirsen ona kahkaha atmayı... O sana emeklemeyi öğretir,sen ona yürümeyi... O sana okumayı öğretir,sen ona yazmayı ve bu böyle sürüp gider...İşte bunun adına DOST derler... Hayatta hiçbir şeyiniz olmasınamı hep bir dostunuz olsun... Dostlarınızın Kıymetini Bilin...


 

 

iYiKi varsIn Ne güzeldir birine ' İyi ki Varsın!' 

Diyebilmek...

Bu ' biri' hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır. Bıraktığı derinlik de, devamında iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve 'İyikiler' denizini oluşturacaktır. Bu deniz berraktır. Ayaklara batacak çakıldan ıraktır. Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi aynı mavilikte olacaktır. Bu deniz suskundur. Sizi fırtınalarında savurmaz. Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir. Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle.. Bu deniz Filizdir. Yeşilinin taze kokusu,yeni doğuşların müjdesidir. Emekle beslenir,meyveleri çeşit çeşit renk renkdir. Bu deniz paylaşımdır. Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir. 'Ne fark eder ki' deyip geçmemektir. Binlerce deniz yıldızı sahile vurduğunda,'hangi birini okyanusa geri göndereceğiz' dememektir. Bir tanesi için bile çok şey fark ettiğini bilmektir.. Bu deniz ' Sevgi' dir.. Her harfinin hakkını vererek söylemek,değerini bilerek yaşamaktır. Sözde değil Özde Sevmektir…


Bu gün kaç kişiye iYiKi varsın dediniz?

 

Sevgilin değil

Sevdiğin Olmayı İstedim

Anlamalıydım ben üzüldüğümde kılını kıpırdatmandan, sadece işin düştüğünde aramandan.

"N'aber, nasılsın" lafının arkasına "Bir görüşelim mi?"

ekleyemenden, anlamalıydım sevgisizliğini...

Ben, seni görmek için sınırlarımı zorlarken, senin umursamadan, alaycı konuşmalarından, ya da senden vazgeçerim diye korkup önüme bir parça yem atmandan anlamalıydım... Ben, hayatta hiç kimseye bu kadar sabırlı bu kadar

mülayim davranmamıştım oysaki.

Severdim özgürlüğümü, asi olmayı, bir bardak suda fırtınalar koparmayı, kimseye hesap vermemeyi... Bir bunları severdim bir de seni sevdim...

Sevgilin değil sevdiğin olmayı istedim....

İlk defa biri benden hesap sorsun istedim, bir açıklama beklesin. Bu biraz açık değil mi ya da "Hayır bir yere gitmiyorsun, evde oturuyorsun" dan başka bir şeydi bu... Beni sorgula, duygularımı sorgula istedim. Olmadı!!.. 

Ne kadar da kolaydım senin için, ne kadar da zahmetsiz... 

Tabiki, boçalardın, emindin düzgün insan olduğumdan hayatında hiç karşına çıkmamış 

kadar düzgün, emindin seni çok 

sevdiğimden ve düşündüğümden;

Öyle olmasaydı her probleminde ilk beni arar mıydın? 

Nedenleri, niyeleri merak etmedim hiç, inan etmedim!!!.. 

Bu kadar sevgisizliginde seni nasıl bu kadar sevdim, onu merak ettim. Benim için ne düşündüğünü, beni nasıl gördüğünü, sendeki beni merak ettim... Artık hayal kurmuyorum, 

geçmişe bu kadar bağlı olmamın sebebi;o zaman çok mutlu olmam bunu biliyorum....

Şimdi tekrar başlasak da, yalnızlığı paylaşsak da sana gönlümü açabilir, gözüm kapalı güvenebilir miyim sanıyorsun? Şimdi artık tek başınayım... Hiç değilse hakkını veriyorum yalnızlığın. iki kişilik kocaman bir boşluktansa sensizliği ve yalnızlığı yeğlerim.. 

Artık kendimi görmemek için aynalara bakmıyorum, üşürüm diye yağmurda ıslanmıyorum,

ağlarım diye türkü söylemiyorum.

Belki de sen Haklısın!

 Artık ben bile kendimi SEVMİYORUM!!


 

KÜÇÜK bir ÇOCUK

Acının ne olduğunu bilir misin? Günün bilmediğin saatlerinde Midene kramplar girip doğruca lavaboya gidip Dakikalarca kusmak nedir bilir misin? Boş mideden ne çıkacağını düşünmek ister misin? Hiçbir şey… Sadece acı, hüzün ve biraz da olsa kırılganlık Günlerce günde tek öğün yiyerek yaşamayı bilir misin? Yemenin bile anlamsız olduğu günleri, anları, Artık öyle ki yemeğin bile zevkinin kaçtığını Belli belirsiz aklına yaşananlar gelip Gözyaşlarına boğulmak nedir sence? Gözyaşlarını tutamayıp hıçkırıklara esir olmak ya da… Olmayacak şeylerin bir gün gelip de olduğunu Ve terk edilmiş gibi bir hisse kapıldığını hissettin mi hiç? Kalbinin parçalanarak tutulamayacak zerreler olduğunu ya da… Gözlerinin gözyaşlarından artık kırmızı olarak kaldığını hayal ettin mi? Ya günlerce uykusuz kalmak nasıldır sence? Günün sadece 3-4 saati uyku uyuyabildigin Yorulduğunu hissettiğinde müzik eşliğinde uyumaya çalıştığın Ama asla yapamadığın oldu mu… Aynı müziği defalarca dinleyip ağladığın? Şarkının sözleri sanki senin için yazılmış olduğunu anladığın vakit ya da… Hayalleri bırakıp gerçeğe döndüğün ama asla istemediğin biçimde olduğu zaman Ne hissederdin? Yapman gereken şeyleri yapamadığını, Devamlı aklın karışık biçimde yaşananlara takıldığını Bir türlü de bunları düşünmekten vazgeçemediğini bir düşün istersen? Dostlarına yaşadığın duyguları aktaramadığını, Gecelerce ağladığını, uyku uyuyamadığını, yemek yiyemediğini Morallerin en dibinde gezindiğini söyleyememeyi düşünebilir misin? Bunların hepsini ben yaşıyorum şimdi, Söylemek gerekirse acı çekerek yaşıyorsun hayatta, Oysa ben küçük bir çocuk olarak kalmayı ne çok isterdim…

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol