Memleketim Radyo
Sevgi, Dostluk,Samimiyet...

Sağlık

SİGARADAN KURTULMANIN YOLLARI!!!!!!!
Tütünün içinde doğal olarak bulunan bir uyuşturucu olan Nikotin, en az Eroin
ve Kokain kadar bağımlılık yapmaktadır. Fazla dozda alındığında nefes alıp verme kaslarını felç ederek insanı öldürebilir. Ancak sigara içerken daha küçük dozlarda alındığından vücut bu Maddeyi atabilir; bu sebeple insanı hemen öldürmez. Dumanı içinize çektiğinizde nikotin ciğerlerinize taşınır, çabucak kan dolaşımına karışır, kalbe ve beyne gider. Nikotinin ilk dozu kişiye uyanıklık hissi verir, sonrakiler ise sakinlik ve rahatlama hissi getirir. Nikotin, kalbi, damarları, Hormon sistemini, vücut metabolizmasını ve beyni etkiler. Kalp atışını Dakikada 2-3 atış arttırır. Vücut sıcaklığını düşürür ve bacaklar ile ayaklardaki kan dolaşımını yavaşlatır.

Sigara dumanında
Hava pasajlarını ve ciğerleri rahatsız eden kimyasallar vardır. Bunları içinize çektiğinizde vücut öksürerek kendini korumaya çalışır. Sabah öksürüğü ise farklı bir sebepten doğar. normalde hava geçişlerinde siller bulunur, bunlar yabancı maddelerin ciğere girmesini engellemek için dışarı doğru hareket ederler. Duman, bu süpürme işlemini yavaşlatır, bu sebeple de dumandaki bazı zehirli maddeler ciğerde kalmaya devam eder. Fakat insanlar uyuyunca bu siller iyileşerek yeniden çalışmaya başlar. Kişi uyanınca da daha önceki Günden kalan zehirli maddeleri atabilmek için ciğerler harekete geçer. Ancak sürekli sigara içilmesi sillerin hareket kabiliyetini öldürdüğünden Havadaki bakteriler ve virüsler çok daha kolayca ciğerlere girebilir.

Neden Bırakmalı?
İnsanların sigarayı bırakma nedenleri arasında Sağlık birinci sırayı almaktadır. Sigara Akciğer Kanserinin yanı sıra, ağız, gırtlak, böbrek, pankreas ve ne de yol açmaktadır. Sigara içenlerin kalp krizi geçirme riski, içmeyenlerin iki katı kadardır. Sigara alışkanlığı, Damar Sertliğinin de temel sebeplerinden biridir. Bunun dışında kronik bronşit ve pek çok solunum yoyu hastalığına da yol açmaktadır. Bayanlar için başka riskler de sözkonusudur. 35 yaşın üzerindeki sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan bayanlarda kalp krizi riski çok yüksektir. Düşük yapma ve normalden küçük bebek doğum riski de fazladır. Ayrıca, sigara içenler sadece kendi sağlıklarını değil, çevrelerindeki insanların sağlıklarını da riske atmaktadırlar.

Sigarayı bırakmakla Elde Edilecek Yararlar Şunlardır:
Sigarayı bırakanlar içmeye devam edenlerden daha uzun yaşar. Sigarayı bırakmak, akciğer kanseri, kalp krizi, kronik akciğer hastalıkları ve solunum yolu hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. Sigarayı bırakanların sağlıkla ilgili şikayetleri azalır. Yiyeceklerin tadını ve kokusunu çok daha iyi almaya başlarlar. Kendilerini çok daha iyi hissederler, eğer bu enerjiyi düzenli yürüyüşler veya başka türlü bir spora dönüştürmeyi başarırlarsa düzenli spor yapmanın getirdiği başka avantajları da elde edebilirler. Bu, sigarayı bırakınca alınabilecek kilolarla ilgili sorunlara da çözüm getirmiş olacaktır. Ayrıca, sigara içmek maliyetli bir iştir. Sigarayı bırakınca, bu masraf sona ermiş olacaktır.


Nasıl Bırakmalı?
Sigarayı bırakabilmek için üç basamağı geçmek gerekir: 1) Karar verme, 2) Hazırlanma ve 3) Devam etme.
1• Karar Verme
Neden bırakmak istediğinizi düşünün. Herkesin kendine göre sebepleri vardır. Bırakabilmek için gerçekten istemeniz gerektiğini unutmayın. Eğer daha önce birkaç kez bırakmayı denediyseniz. Bilirsiniz ki insan yeniden başlamak için binlerce anlamsız, gerçekte hiç de mantıklı olmayan birçok bahaneyi akla yatkın hale getirir ve tekrar başlar. Bunu engellemek için motivasyonunuzun çok iyi olması gerekir. Kendinizi böyle bir başarısızlıktan alıkoymak için bırakma nedenlerinizi kendi sözcüklerinizle kağıda dökün. Dayanamayacağınızı düşünüp tekrar başlamayı istediğinizde önce bunları okuyacağınıza kendinizi ikna edin. Eğer daha önce bırakmayı denediyseniz neden tekrar başladığınızı da yazabilirsiniz. Tekrar başladığına pişman olmayan insan yoktur. Ama şunu da akılda tutmakta yarar var: İlk iki haftadan sonra dayanmak çok daha kolaylaşır ve yeniden başlama olasılığı büyük ölçüde azalır.
2• Hazırlanma

Bunun için aşağıdaki faktörleri göz önünde bulundurmak gerekir:
• Ne kadar zamandır sigara içiyorsunuz?
Günde kaç tane içiyorsunuz?
• Sizi sigara içmeye iten nedenler nelerdir?
• Düzenli bir plana göre mi içiyorsunuz, yoksa değişken mi?
• Sabahları çok yoğun sigara içme isteği duyuyor musunuz?
• Daha önce bırakmaya çalıştınız mı?
• Bırakırken neden sorunlar yaşadınız?


Sigarayı bırakmak neden zordur?
Mark Twain “Sigarayı bırakmak kolay, ben bunu bin kere yaptım” demiş. Belki siz de defalarca bırakmaya çalıştınız. Neden bu kadar zorlandığınıza bakalım. Sigara iki tip bağımlılık yapar. 1-Fiziksel bağımlılık, 2-Psikolojik bağımlılık. Fiziksel bağımlılığın sebebi nikotindir. Sigara, içildikten sonra mutluluk uyandırdığından hemen hemen tüm sigara içenler gitgide içtikleri miktarı artırma eğilimindedirler. Sinir sistemi nikotine adapte oldukça içilen miktar artar, böylece kandaki nikotin miktarı da artar. Daha sonra belli bir düzeye erişince, tiryaki bu düzeydeki nikotin miktarını sağlamak için sigara içmeye devam eder. Sigarayı bırakmaya çalıştığınızda vücudunuz hem fiziksel olarak nikotinin eksikliğine reaksiyon gösterir, hem de diğer yandan psikolojik olarak bir alışkanlıktan kurtulmanın zorluğuyla yüzyüze kalırsınız. İkisini birden göğüslemek oldukça zor bir iştir.

Nikotin eksikliği sebebiyle şu semptomlar görülebilir:
Depresyon, sinir bozukluğu, kızgınlık, hassasiyet, uyuma güçlüğü, konsantrasyon bozukluğu, başağrısı, yorgunluk, iştah artışı. Bu semptomlar kişiyi yeniden sigaraya başlamaya sevkeder, çünkü nikotin seviyesi eski düzeye çıkınca semptomlar kaybolur. Semptomlar son sigaranızdan sonra 48 ila 72 Saat içerisinde doruğa çıkacaktır. Daha sonra azalarak birkaç Gün ila birkaç hafta sürebilir.

Bütün sıkıntılara rağmen, bu güçlüklere katlanmak için pek çok sebep vardır ve sigarayı bıraktığınız için asla pişman olmazsınız.

Öte yandan, psikolojik bağımlılığı aşmak belki de işin daha zor kısmıdır. Edinilen alışkanlıkları ortadan kaldırmak kolay değildir.
yemekten sonra, çok yorulduğunuzda, stresli olduğunuzda, keyifli olduğunuzda, arabaya bindiğinizde, sabah uyandığınızda vb. siz tüm bu durumlarla ilgili, kafanızda bağlantılar kurdunuz. Artık bu gibi durumlarda otomatik olarak sigara yakmak gibi bir alışkanlık edindiniz. Bırakırken bu bağlantıları kırmanız gerekecektir. Bunun için en iyi yöntem, bir süre için eski alışkanlıkları değiştirmeye çalışmaktır.

Bıraktıktan sonra vücudunuzda neler değişecek?
• Eğer rejim yapıyorsanız; hiç zorlanmayacaksınız. Kendinizi tutabilirseniz, kilo almazsınız. Rejim yapanlar, bu konuda deneyimli ve avantajlıdır. Sigarayı bırakınca kendinizi çok daha enerjik hissedeceksiniz. Üşenmeyin, spora başlayın. En kolayı yürüyüş yapmaktır. Eğer sigarayı bırakmanızı destekleyen birileri varsa, onlardan size eşlik etmesini isteyebilirsiniz.
• Eğer rejim yapmıyorsanız (veya yapamıyorsanız); belki de iradenize hakim olamadığınızı düşünüyorsunuz. Sigarayı bırakan biri, yemek yerken de kendini kontrol edebilir. Siz çok daha zor bir işi başaracaksınız. İkisini bir anda yapamam diyorsanız; bir iki kilo alırım diye kaygılanmayın. Bu kiloları sonra verirsiniz. Böylece kendinize hakim olabildiğinizi kanıtlayacak, gerçekten istemenin ve kararlı olmanın ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.


Sigarayı bırakınca vücutta ne gibi değişiklikler meydana gelir?
• 20 Dakika sonra: Kandaki Karbondioksit seviyesi normale döner.
• 8 saat sonra: Kandaki karbondioksit seviyesi normale döner
• 24 saat sonra: Kalp krizi riski azalmaya başlar
• 2 hafta – 1 ay sonra: Dolaşım düzelmeye başlar. Akciğerlerin kapasitesi 0 artar.
• 1 – 9 ay sonra: Öksürme, yorgunluk, nefes darlığı azalır. Ciğerlerdeki siller
normal işlevlerini yapabilir hale gelir. Siller ciğerleri temizleyerek enfeksiyon riskini azaltırlar.
• 1
yıl sonra: Koroner kalp rahatsızlıkları riski sigara içenlerin yarısı kadardır.
• 5 yıl sonra: Kalp krizi riski sigara içmeyenlerle aynı düzeye iner.
• Sigarayı bırakmanın sosyal açıdan sağlayacağı faydalar: Kontrolün kendinizde olduğunu, iradenizin ne kadar kuvvetli olduğunu hissedersiniz. Kendinize güveniniz artar. Daha sağlıklı görünürsünüz. Aileniz daha sağlıklı olur. Egzersiz yaparken zorlanmadığınız için daha sportif olursunuz, bu da görüşünüzü değiştirir.

 


SESSiZ iNME NEDiR?
Sessiz inme´ geçirdiğiniz için hafızanızı kaybedebilirsiniz Kollar, bacaklar veya yüzde özellikle tek taraflı olarak ortaya
çıkan his kaybı ya da güçsüzlük, tek taraflı veya her iki gözde meydana gelen ani bulanıklık, yürüme zorluğu, baş dönmesi,
denge kaybı, aniden oluşan kafa karışıklığı veya konuşma güçlüğü ile sebebi bilinmeyen ve ani oluşan baş ağrıları; inmeye
işaret edebilir. İnme tıkanmış veya kanayan bir beyin damarı nedeniyle beynin bazı bölgelerinin hasar görmesi sonucu
oluşan bir sağlık problemidir. İnme geçirip farkına varmamak da mümkündür. RİSK ALMAYIN! ´Sessiz inme´ de denilen
bu durum zannettiğinizden daha sık görülüyor. Sessiz inmede, inme geçirmenize rağmen yukarıdaki şikayetleri yaşamıyor
veya çok hafif yaşıyorsunuz. Yani inme geçirdiğinizin farkına varmıyorsunuz. Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi´nde iki bin
400 kişi üzerinde yapılan bir araştırma, sağlıklı olduğunu düşünen kişilerin yaklaşık yüzde 11´inde sessiz inmeye bağlı beyin
hasarı bulunduğunu ortaya koydu. Kalp ritim bozukluğu bulunan kişilerin bu soruna daha yatkın olduğu belirtildi.
Yüksek tansiyon ve yüksek homosistein seviyelerinin de sessiz inme riskini arttırdığı gösterildi. Ayrıca ileri yaş,
şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve sigara kullanımı gibi inme için geçerli olan risk faktörlerinin; sessiz
inme için de geçerli olduğunu bilmelisiniz. YAŞLILARDA DAHA ÇOK! Sessiz inme, beyin tümörleri ve anevrizma
gibi farkedilmeyen beyin problemleri; yaşlı kişilerde daha fazla görülüyor. İki bin kişi üzerinde yapılan başka bir
çalışmaya göre; yaşlı katılımcıların yüzde 7´sinde daha önceden farketmedikleri bir inme hasarı bulunuyor. Sessiz inme
normal inmenin yarattığı sorunları yaratmıyorsa, neden endişeleneceksiniz? Sessiz inme geçiren kişiler gerçek bir inme
sorunu yaşamaya ve hızla gelişen zihin problemlerine daha yatkındır. Farkına varmadığınız bir inme, felç ve hafıza
kaybı yaşama olasılığınızı arttırır. Özellikle orta yaşlardan itibaren inme belirtilerine karşı uyanık olun. Yaşadığınız
problemleri geçiştirmeden, doktora başvurun. Tansiyon, kan şekeri, kolesterol seviyelerinizi kontrol ettirmeyi,
sağlıklı yağlardan zengin bir beslenme planı yapmayı, sağlıklı bir kiloda kalmayı, sigara ya da alkol kullanmamayı
ve günde 30 dakika yürümeyi unutmayın.

Koroner Kalp Tedavi O Kadar Önemlimi?
Koroner kalp hastaliginin (KHK) sebebi, koroner damarlardaki kan dolasimi bozuklugudur.
Bu bozukluktan dolayi, kalbe ihtiyac duydugu yasamsal önemdeki oksijen gitmez.
Bu durum, sadece bir cok sikayet ve agrilara sebep olmakla kalmaz, örnegin angina pectoris veya
kalp krizi gibi cok agir sonuclara da sebep olabilir. Iyi bir tibbi tedavi, tedaviyi uygulayan farkli
kurumlarin uyumlu ve sorunsuz bir sekilde birlikte calismalari ve saglikli bir hayat tarzi,cogu
durumlarda angina pectoris, kalp krizinin tekrarini önleyebilir.Örnegin,genel olerek performanstaki
azalma,yorgunluk,cabuk sinirlenme gibi sikayetler de azaltilabilir veya tümden ortadan kaldirilabilir.
Aktif olmak ve pozitif düsünmek her türlü tedaviye katkida bulunur.Unutmayin!Düzenli olarak
rahatsizliklarda yapilan ilk akut tedavisi ne kadar iyi olursa olsun;kronik hastaliklarda basli basina
sadece bu kafi gelmez.Bu durumda sizin düzenli ve gelecegi öngören.uzun vadeli tibbi bir bakima
ihtiyaciniz vardir.
Doktorunuz ne yapar?
Doktor, sizin iliskiye gececeginiz kisidir ve sizin icin en uygun olan tedaviyi saglar.
Doktorunuz tedavinin gelecekte nelerden olusacagini sizinle birlikte tespit eder ve size uyguntedavi hedefleri üzerinde bir anlasmaya varir.
Doktorunuz sonraki düzenli randevular üzerine sizinle anlasir.
Doktorunuz diger uzman doktorlar ile siki bir isbirligi icerisinde calisarak, sizin icin en uygun tedavi olanaklarini düzenler.
Doktorunuz, sizin icin uygun olan egitim programlarini belirler.
Siz kendiniz ne yapabilirsiniz?
Uyari sinyallerine dikkat edin ve hastaliginizi hafife almayin.
Düzenli olarak ev doktorunuza gidin.
Sikayetlerinizin olmadigi durumlarda dahi, doktorunuzun öneri ve talimatlarini dikkate alin.
Risk faktörleri olan asiri kilolara, hareket eksikligi ve sigaraya aktif olarak önlem alin.
Unutmayin her basarili tedavinin temelini, doktorunuzla güven icinde yapilan görüsmeler olusturur.


STRES  ÎLE BASA ÇIKMANIN YOLLARI!
Kontrol altında tutulduğunda hayatı daha üretken hale getirmek için motive edici bir etken olan stress aşırı derecede yaşandığında zihinsel, ruhsal ve hatta fiziksel açıdan sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir tehdide dönüşebiliyor. Strese neden olan faktörleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da onunla mücadele etmenin yolları mevcut.

İş hayatı, ev, çocuklar, ödenecek faturalar, kredi kartı borçları, okul taksitleri, kalabalık, trafik, gürültü derken, bu kadar koşuşturmaca arasında kendimize, hobilerimize ve en önemlisi sevdiklerimize yeteri kadar zaman ayıramamak, yaşantımızda Gün geçtikçe artan bir stres faktörünün oluşmasına zemin hazırlıyor. Uzmanlara göre aslında bir hastalık olmayan stres, kontrol altında tutulduğunda yeni alternatifler oluşturmak konusunda düşünmeye sevk etmek ve hayatı daha üretken hale getirmek için motive edici bir faktör. Ancak aşırı stres, zihinsel, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığımızı olumsuz yönde etkileyen bir tehdit unsuru. Aşırı stres altındaki kişilerde yeme-içme bozuklukları, uykusuzluk, huzursuzluk, sinirlilik, iştah kaybı ya da aşırı yeme eğilimleri, Sigara
veAlko bağımlılığının artması, konsantrasyon eksikliği, isteksizlik, sürekli yorgunluk gibi kişinin iş ve sosyal yaşantısını son derece olumsuz etkileyecek belirtiler görülüyor. Yoğun ve uzun süreli stres altındayken dolaşım sistemine Adrenalin  ve stres hormonları salgılandığını belirten uzmanlar, bu Hormonlarin da kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi Saglik açısından risk oluşturabilecek problemlere neden olabileceğini bildiriyor.

İnsanları strese sokan faktörler ve bunlarla mücadele yöntemleri kişiden kişiye göre değişiklik gösterse de evlilik, boşanma, hamilelik, doğum yapma, sevilen birinin ölümü, sağlık problemleri, işten çıkarılma, yeni bir işe başlama, farklı bir şehir ya da ülkeye taşınma gibi genellikle alışık olunmayan ve ilk kez karşılaşılan olaylar, çoğu insan üzerinde strese yol açabiliyor. Bununla birlikte, hipertiroid, aşırı hareketsizlik ve kötü Beslenme gibi unsurların da strese sebep olan faktörler arasında bulunduğu belirtiliyor. Uzmanlar, stresle başa çıkmanın en etkili yollarını şu şekilde sıralıyor:

- Dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı uygulayın.

- Fazla kilonuz olduğunu düşünüyorsanız, ki bu da görüntünüzden ve giyim şeklinizden hoşnut olmamanıza sebep olacağı ve ayrıca hareket kapasitenizi sınırlayacağı için sizi strese sokacaktır, bu konuda bir diyetisyene müracaat ederek yardım alın. Bünyenize uygun olmayan çok düşük kaloroli şok diyetleri kesinlikle uygulamayın.

- Beslenmenizde "omega 3" ve "omega 6" yağ asitleri açısından zengin balığa, Protein açısından zengin et ve süt ürünlerine, seratonin Hormonu salgılanmasına yardımcı olan karbonhidratlara ve lifli gıdalara özellikle yer verin.

- Her gün düzenli olarak 1.5 Litre kadar Su için. Stres altındayken ise, terlemeden dolayı su kaybınız olacak ve ağzınız kuruyacaktır. Bu durumu önlemek için özellikle su için.

- Haftada 3 gün egzersiz yapın, en azından 1 Saat kadar yürüyün. Özellikle açık Havada yapılacak egzersizler, stresle başa çıkmada etkili olan hormonların salgılanmasına yardımcı olur.

- Her gün çok geç saatlerde olmamak kaydıyla belirli bir Saatte

- Uykunuzu yeterince aldığınıza emin olun. Hatta, daha kaliteli bir uyku için yatmadan önce ılık duş alın. 1 bardak Sicak süt ya da Bitki çayı için, rahatlatıcı müzik dinleyin ya da hoşunuza gidecek bir şeyler okuyun. İş konusunda ya da ertesi gün yapacaklarınızla ilgili hiçbir şey düşünmeyin.

HAYIR DEMEYİ MUTLAKA BAŞARMALISINIZ

- Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsanız; belirli aralıklarla mola verin, dik oturun, gözlerinizi kapatın ve 10 Dakika  kadar zihninizi boşaltın. Sevdiğiniz şeyleri, olmak istediğiniz bir yeri hayal edin.

- Belirli aralıklarla iş yerinde dolaşın, yürüyün ya da merdiven inip çıkın. Hareket etmeniz kan dolaşımınızın da harekete geçmesine yardımcı olacaktır.

- Ne olursa olsun eve iş getirmeyin. Eşinizi, sevdiklerinize, çocuklarınıza mutlaka zaman ayırın. Bu süreleri dolu dolu, kaliteli bir şekilde geçirin. Aile birliğinin korunmasına ve aile bağlarının güçlendirilmesine önem verin. Düzenli aralıklarla aile büyüklerinizi arayın ve ziyaret edin.

- Gün içinde kendinize ve hobilerinize zaman ayırın. Bu, kitap okumak ya da müzik dinlemek, yürüyüş yapmak, sevdiğiniz bir arkadaşınızla bir kafede oturup sohbet etmek de olabilir.

- Evde ya da iş yerinde, yapabileceğinizden fazla sorumluluk almayın. İşlerinizi daima aciliyet ve önem sırasına göre yapın. Kimsenin aynı anda her şeye birden yetişemeyeceğini unutmayın. Zamanınızı iyi kullanın. Gerek evde gerekse iş yerinde günlük ve haftalık planlar, programlar yapmak size yardımcı olacaktır.

- "Hayır" demeyi mutlaka başarmalısınız. En yakınlarımız bile bazen içinde bulunduğumuz stresi ve koşuşturmacayı göz ardı ederek çok talepkar ya da bencil olabilir. Onlara ''hayır'' demeyi öğrenin.

- Gerek evde gerek iş yerinde, eğer ihtiyacınız varsa mutlaka yardım ve destek isteyin. Siz bunu dile getirmedikçe insanların farketmesini beklemeyin.

- Sizi zorlayan, samimiyetine inanmadığınız ve size keyif vermeyen kişilerle birarada olmayın. Bu, eskiden çok samimi olmanıza rağmen şimdi sizin için hiçbir şey ifade etmeyen bir okul arkadaşınız bile olabilir.

- İnsanların boş yere vaktinizi çalmasına izin vermeyin.

- Sağlıklı bir beslenme programı uygulayın.

- Sizin için stres kaynağı olan olaylara ya da sizi öfkelendiren durum tünüzden ve giyim şeklinizden hoşnut olmamanıza lara farklı açılardan bakmayı deneyin. Neden-sonuç ilişkileri üzerinde düşünün. Empati kurmayı öğrenin. Unutmayın ki her zaman siz haklı olamazsınız.

- Stresiniz ve öfkenizle başa çıkmayı öğrenin. Acele karar vermeyin, nefes alma tekniklerini deneyerek sakinleşmeye çalışın, daha sonra pişman olacağınız sözler sarf etmeyin. Gerekirse bir süre bulunduğunuz ortamı terk edin ve sakinleştikten sonra durumu yeniden değerlendirin.

- Gülümsemeyi, iyimser ve esprili olmayı ihmal etmeyin.

- Sıkıntılı anlarınızda kendinize başarılarınızı hatırlatın ve gelecek için neler yapmak istediğinizi listeleyerek planlayın.

- Şu anda sizi çok üzen ya da kızdıran bir olayı 1 yil sonra muhtemelen hatırlamıyor olacağınızı unutmayın.

- Geçmişte olanlarla çok fazla uğraşmayın. Gelecek için planlar yapın, ancak bunun için kafanızı çok yormayın. En önemlisi, içinde bulunduğunuz anı yaşayın.

- Belirli aralıklarla tatile çıkın, özellikle de doğa ile
içiçe olabileceğiniz yerlere gidin.

- İnançlarınızı güçlü tutun. Bu, iç huzurunuz açısından önemlidir.

- İhtiyacı olanlara maddi-manevi yardım edin. Bu, kendi gözünüzdeki değerinizi arttıracaktır.

- Her yolu denemenize rağmen stresle başa çıkamıyorsanız, mutlaka bir uzman psikologdan ya da psikiyatristten yardım alın.
yatmayı ve sabahları belirli bir saatte kalkmayı alışkanlık haline getirin.



GÖBEKTEN KURTULMANIN YOLLARI!!!!

İnce bir vücuda sahip olduğu halde göbeğinden yakınanlara veya ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar göbeklerini bir türlü eritemeyenlere sıkça rastlarsınız. Hatta bazıları, televizyonlarda reklami yapılan ilginç görünümlü karın çalıştıran aletlerden satın bile almıştır, ama tabii bunların istenilen randımanı veremediklerini anlamaları da uzun sürmez. Aslında 'göbek problemi', kulaktan dolma diyet ve  egzersiz yöntemleriyle çözümlenemeyecek kadar önemli bir sorun. Bu konuda uzman önerileri doğrultusunda hareket etmek ve sabır göstermek, 'sıkı ve düz bir karna sahip olmanın' anahtarı.

İstenilen ölçülerde, düzgün ve orantılı bir vücuda sahip olmak için özen gösterilmesi gereken hususlar, şu başlıklar altında özetlenebilir:

Beslenme: Uzmanlar, düz bir karın isteyenlerin dikkat etmesi gereken en önemli noktanın 'beslenme' konusu olduğunu bildiriyor. Yağlardan kurtulmak için öncelikle kan şekeri seviyesini kontrol altina almak gerektiğini vurgulayan uzmanlar, "Bu da en iyi günde  4-6 öğünle sağlanır. Tabii 6 öğün deyince aklınıza, masalar dolusu yemek protein ve karbonhidrat ve az miktarda da yağ tüketmiş olursunuz" diyorlar.

Oranlar: Uzmanlar, alınan kalorinin yüzde 80'inin karbonhidratlardan gelmesi halinde, sıkı ve düz bir karna sahip olmanın pek mümkün olmadığını belirtiyor. Oranların değişebileceğini, ama kalorilerin yüzde 55'inden fazlasının karbonhidrattan alınmasının, vücuttaki yağdan kurtulmada pek yardımcı olmayacağını ifade eden uzmanlar, vücut tolere edebiliyorsa, az miktarda karbonhidrat alarak diyet yapılabileceğini, ama önemli olanın yüzde 55 sınırını aşmamak olduğunu kaydediyor.

gelmesin. Bir öğün, sebzeli bir omlet de olabilir, meyve doğradığınız bir mısır gevreği de, ya da yarım fincan pilavla bir parça tavuk ve bolca salata veya bir elma. Temel olarak üç ana ve üç ara öğün tüketebilirsiniz. Burada amaç, az ama sık yemektir. Böylece ihtiyacınız kadar

Zamanlama:
Uzmanlar, bünyeye giren yağ miktarı azaldıkça vücudun bir tür alarma geçerek, alınan yağı depolamaya çalıştığını vurgulayarak, kan şekerini kontrol etmek için, günsaatte bir, bir şeyler yenilmesini, çünkü bunun, vücuttaki yağı yakmaya yardımcı olduğunu bildiriyor.

Kalori: Yukarıda belirtilenlerin hepsini uyguladığı halde yine de düz bir karna sahip olamayanların, kilosunu sabit tutmak için günde kaç kalori alacağını öğrenmesi gerektiğini belirten uzmanlar, "Bunu da biraz uğraşıp deneme yoluyla öğrenebilirsiniz. Ayrıca, tükettiğiniz toplam kaloriyi, kaç gram Protein karbonhidrat ve yağı tükettiğinizi de belirleyip yazmalısınız" önerisinde bulunuyor.

Kalori Azaltma: Uzmanlar, kiloyu sabit tutmak için alınması gereken günlük kalori miktarı bulunduktan sonra, alınan kalori miktarının 200 kalori kadar azaltılması gerektiğini ifade ederek, "Hedef, yiyebildiğiniz kadar yiyip, yine de yağ yakmaya devam etmek ama bu arada da kas kaybına uğramamaktır. Olabildiğince az yemeyi hedeflerseniz, elde edeceğiniz tek şey metabolizmanızı yavaşlatmak ve kas dokusundan kaybetmek olacaktır. İlk hafta sonra verdiğiniz, kilodan çok, vücutta birikmiş  su olacaktır. Esas ondan sonra kilo vermeye başlarsınız" bilgisini veriyor.

Tutarlılık: Haftanın 6 günü  bu programın uygulanıp, haftada bir gün istenilen bir besinden bir porsiyon tüketilebileceğini kaydeden uzmanlar, "Ancak burada önemli olan şey abartmamaktır. Çünkü abartmanız halinde kan şekeri seviyesi tekrar yükselebilir ki, bu da yağ yakmanızı durdurur" uyarısında bulunmayı da ihmal etmiyor.

Ağırlık Çalışması: Uzmanlar, haftada 2-3 kez yapılacak 35 dakikalik (bir Saate de çıkılabilir) ağırlık çalışmasının, hem vücuttaki kas kütlesini arttırdığını, hem de metabolizma hızını arttırdığını vurgulayarak, "Çünkü kas, yağdan daha çok kalori yakar. Bu şekilde günde fazladan 30 ila 50 kalori yakabilirsiniz. Ağırlık çalışmasına karın egzersizlerini de dahil etmelisiniz. Böylece bir yandan vücudunuzdaki yağ miktarını azaltırken, diğer yandan da karnınızı sıkılaştırmış olursunuz" diyorlar.

Kardiyovasküler Egzersizler:
Haftada 3 ila 5 gün 30-40 dakikalık orta yoğunlukta kardiyo egzersizleri yapılmasını öneren uzmanlar, "Başlangıç seviyesindekiler, egzersizin yoğunluğunu kademeli olarak arttırmalılar. Eğer zaten belli bir seviyedeyseniz, haftanın iki günü daha yoğun program uygulayabilirsiniz. Bunu düzenli uygular, yediklerinize dikkat eder ve bu rutini her 3-4 haftada bir değiştirirseniz, düz bir karna sahip olabilirsiniz" ifadesini kullanıyorlar.
içinde her 2-3

Bilinçsiz DiYET ile gelen Tehlike!!!


Zayıflamak uğruna bilinçsiz yapılan rejimlerin, vücudun en önemli yapısını teşkil eden kemiklerde yapıyı bozarak erimeye sebep olduğu bildiriliyor.

Uzmanlar, uzman hekime danışmadan yapılan diyetin, olgun bir kemik yapısındaki kalsiyum, fosfor ve diğer  mineral lerle,  Hormon vitaminlerini azaltacağından kemik erimesine sebep olacağı uyarısında bulunuyor. dengelerini, D ve K

doktor kontrolü dışında yapılan diyetle gıdaların azaltılması sonucu, vücuda giren miktarının ve kemik yapımını etkileyen bir hormon olan kalsiyumD vitamininin de azaldığını vurgulayan uzmanlar, bunun sonucunda, vücut kalsiyumu ile kemik kalsiyumu arasındaki dengenin bozulduğuna dikkat çekiyor. Uzmanlar, kemikteki kalsiyum miktarı azalınca, metabolizmanın zayıfladığını, dengenin daha çok yıkım yönünde çalışarak kemik erimesine ( Osteoporoza) kadar giden rahatsızlanmalara yol açtığını ifade ediyor.

Kemiğin ikinci önemli elemanı fosforun, organizmada bir denge halinde bulunduğunu kaydeden uzmanlar, yine besinlerde eksik alımın fosfor eksikliğine sebep olacağından kemik yapısını etkilediğini belirtiyor.

Uzmanlara göre, günlük gıdalardan veya ultraviyole ışınlarının cildi etkilemesiyle elde edilen D vitamini, direkt veya indirekt olarak, kemik yapımında etkin rol oynuyor. Gıdalardan ek sik D vitamini almak da, bu dengeyi değiştireceğinden yine kemik erimesine sebep oluyor.

SIFALI BÎTKÎLER
Herderde deva bitkiler
ADAÇAYI:
Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır.
AHUDUDU:
Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir.
ANASON:
Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı arttırır. Öte yandan kusmayı ve ishali keser.
ASMA:
Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.
AVOKADO:
Çok kalorili olmasına rağmen içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidanttır. Antioksidantlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E vitamini de içerir. Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir.
AYRIKOTU:
İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir.
AYVA:
İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.
BADEM:
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.
BAKLA:
İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.

BAMYA:
Halsizliğe karşı bire bir. 100 gram bamya günlük magnezyum (hücrelerin enerji depolamasına yarayan madde) ihtiyacımızın üçte birini ve yüzde 10'dan daha fazla miktarda ise günlük demir (akyuvarların vücut içinde oksijen taşımasını sağlıyor) ihtiyacımızı karşılıyor.
BEZELYE:
Taze ve donmuş olarak kullanılabilen bezelye B1, C vitaminleri, protein, lif ve folik asit içerir. Sinir sisteminde sorunları olanlara tavsiye edilir.
BROKOLI:
Kansere karşı bizi koruyan ve ömrümüzü uzatan müthiş bir sebze. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine birebir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin deposudur. Brokoli tutkunlarında ender olarak bağırsak ve akciğer kanseri görülür, kalp dolaşım hastalıklarına da pek fazla rastlanmaz. Kadınlarda göğüs kanserini önler.Göğüs kanserine ve spinabifida hastalığına karşı etkili. Brokoli bol miktarda, göğüs kanseri riskini azaltan 'indole' adlı bir madde içeriyor. İndole, göğüs kanserine neden olan östrojen bozukluklarını engelliyor. Ayrıca brokolinin diğer bir özelliği de, spinabifida hastalığını (doğuştan belkemiğinde son omurun kapanmamış olması) önlemesi.


BUĞDAY:
Lifli gıdalar sağlıklı bir beslenmenin temelidir. Buğdayın dış kabuklarından elde edilen kepek de, genellikle mısır gevreği türü yiyeceklerle tüketilir. Kepekli buğday unundan yapılan kurabiye vb. bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı önler. Buğday tanesinin özü olağanüstü besleyicidir. Vücudun özümsediği kalsiyum, demir ve çinko burada depolanır. Besin değeri, potansiyel olarak yulaf ve mısırdan daha yüksek olan buğday, bağırsak ve rektum kanserini önleyici faktörler içerir. Ama, yulaf ve mısıra kıyasla sindirimi biraz daha zordur.
CEVİZ :
Yaprakları ve kabuklarıyla hazırlanan ilaçlar kanı temizler, kansızlığı giderir. İshal ve dizanteriyi keser. Verem ve şeker hastalığında hem besleyici, hem de tedavi edicidir. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır. Bitki bilimcilere göre bol miktarda A, B1, B2, C, E ve K vitaminleri ile Chinon Juglon adlı aktif madde içeren cevizin hem içi, hem ağacının kabukları hem de yaprakları pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. Her sabah kahvaltıda bir miktar ceviz içi yenmesinin zekayı geliştirdiğini belirten uzmanlar, yeşil ceviz meyvelerinin kabukları kaynatılarak içildiğinde erkeklerde cinsel gücü artırdığını belirtti. Vücudu besleyip güçlendiren cevizin yararlarından bazıları şöyle sıralanıyor: • Nasırlar üzerine konulan ceviz yağı zamanla bunların yok olmasını sağlar. • Taze dalların kabukları ve meyvelerinin kabukları ile karıştırılıp kaynatılarak elde edilen sıvı mideyi kuvvetlendirir. • Ceviz yapraklarından yapılan çay iştah açar, mideyi kuvvetlendirir, boğaz hastalıklarına iyi gelir. • Bir miktar ceviz yaprağı banyo suyuna karıştırılırsa cilt hastalıklarına iyi gelir. • Ceviz yaprakları pişirilerek çıbanların üzerine sarılırsa iyileşmesini sağlar. • Ceviz yağı yüz lekelerinin üzerine sürülüp masaj yapılırsa lekeler yok olur.
ÇAMFISTIĞI:
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.
ÇEMEN:
Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir.
ÇİLEK:
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.
ÇÖREKOTU:
İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker. Koklanacak olursa baş ağrısını keser.


DEFNE:
Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar. Sinir ağrılarını dindirir.
DENİZ KADAYIFI:
Solunum ve hazım sistemi nezlelerini giderir. Vücudu besleyici olarak da kullanılır.
DENİZ YOSUNU
Metabolizmanın işleyişini hızlandırıyor. Troid hormonundaki dengesizlikleri engellen maddelir içeren su yosunu, metabolizmayı hızlandırıyor. Ayrıca, B vitamini, kalsiyum ve çinko içeren yosun; deriye, tırnaklara ve saça karşı etkili.
DEVEDİKENİ:
Ateş düşürür. Terletir ve vücuda rahatlık verir.
DOMATES:
Kanserden koruyucu ve yaşlanmayı zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatıcı bir sebze. C ve E vitaminleri içerir. Domates zengin bir potasyum kaynağıdır ve çok az miktarda tuz bulunur. Yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur ve vücudun su tutmasını engeller. Kalp hastalıklarına ve prostat kanserine karşı etkili. 'Beta karotin'e yakın olan likopen içeriyor. Likopen vücudu kalp hastalıklarına karşı koruyan maddeler arasında yer alıyor. Araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini azalttığını gösterdi. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla prostat kanserine yakalanma riskleri az
DUT:
Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.


EBEGÜMECİ:
Göğsü yumuşatır. Öksürük keser. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder.
ELMA:
Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar. İki elma yerseniz, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür. Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da yararlıdır.
ENGİNAR:
Kandaki üre ve kolesterolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur. Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikler
FESLEĞEN:
Öksürüğü keser. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu, sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratları kaçırır.
FINDIK:
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.
GELİNCİK:
Nefes darlığı, astım ve bronşitte rahatlık verir. Kan tükürme ve kusmayı önler. Yanıkları iyileştirir.
GREYFURT:
C vitamini bakımından çok zengindir. Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu özellik taşır. İştah açar.
HATMİ:
Ağız, boğaz ve dişeti iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak iltihaplarını giderir.
HAVUÇ:
Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor. Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür. Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor. Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak gazlarını söktürür, ülserdeki şikayetleri giderir. Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi. .
HURMA
 Kalbimizin yeni dostu bulundu:
"Hurma" Bugüne dek kalp ve damar hastalıklarından korunmada elmanın sihirli gücü biliniyordu. İsrailli bilimadamları kalbin gerçek dostunun hurma olduğunu kanıtladı. İsrailli bilim adamları, hurmanın, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için önerilen elmadan daha etkili olduğunu açıkladılar. İsrail'de yapılan bir araştırmada, elma ve hurmanın yararları karşılaştırıldı. Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğunu söyleyen bilim adamları, elmada daha fazla bakır ve çinko bulunduğunu, buna karşılık hurmada sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir miktarlarının elmadan iki kat fazla olduğunu belirttiler. Bilim adamları, düzenli yenilmesi halinde kalp ve damar hastalıkları riskini azaltan bu meyvelerin içindeki yararlı maddelerin daha çok kabuklarında bulunduğunu kaydettiler.
ISIRGAN:
Dıştan tatbik edildiği zaman iç organlarda biriken kanı çeker. Burun kanamalarını keser. Balgam söktürür.
ISPANAK:
Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze. Göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili. Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin yüzde 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili. Bir porsiyon ıspanak, günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.
İNCİR:
Bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı giderir. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Enerji verir.
KARANFİL:
Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Sinirleri uyarır. Hazmı kolaylaştırır. Koku giderir. İştah açar.
KEKİK:
Bedeni kuvvetlendirir. Hazmı kolaylaştırır. Kalp çarpıntısını keser. Bağırsak iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Kandaki şeker miktarını azaltır.
KIRMIZI BİBER
Bulaşıcı hastalıklara karşı etkili. Vücudun özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı olan direncini artırıyor. Portakaldan daha fazla miktarda C vitamini içeren bu sebze, aynı zamanda içerdiği beta karotin ile bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. 100 gram kuru kırmızı biberin 318 kalori enerji verdiğini, 148 miligram kalsiyum, 76 miligram C vitamini (taze biberde 340 miligram), 8,1 gram su, 2 bin 14 miligram potasyum, 41 bin 610 IU A vitamini, 12 gram protein, 293 miligram fosfor, 15 miligram B3 vitamini, 17,3 gram yağ, 152 miligram magnezyum, 2 miligram B2 vitamini, 56,6 gram karbonhidrat, 30 miligram sodyum, 1 miligram B1 vitamini, 24,9 gram lif, 8 miligram demir yanında acılık ve renk maddesi gibi organik bileşikler içerdiğini vurguladı. Beslenmede çok büyük öneme sahip kırmızı biberin, bir o kadar da insan sağlığında aranılan bir materyal olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Tuncer, şöyle devam etti: ''Kırmızı biber mide suyu ve tükürük oluşumunu artırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma, mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir, kolera ve gut hastalıkları başta olmak üzere bir çok hastalığa iyi gelir. Kanser riskini azaltır ve kanser tedavisinde kullanılır. Terlemeyi artırır, serinlik verir (sıcak iklimlerde kullanılmasının nedenlerinden birisi budur), öksürük ve boğaz ağrılarını gidermede (gargara olarak) kullanılır, sinir hastalıkları için doğal yatıştırıcıdır, vücuttaki aşırı yağ ve kolesterol birikiminin önlenmesini sağlar. Antibakteriyel etkisi ile hastalıkların önlenmesinde de etkili olan kırmızı biber ülkemizde ağırlıklı olarak Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere Güney ve Güneydoğu illerinde fazlaca tüketilir. Bu bölgenin kırmızı biberleri acı tiplerdir. Kırmızı biber kuzeyde ise en çok Bursa ve Bilecik'te üretilmektedir. Bu biberler ise genellikle tatlıdır.''
KINAKINA:
Ateş düşürür. Sıtmayı tedavi eder. Tifoda faydalıdır. İştah açar. Cilt kaşıntılarında faydalıdır.
KİRAZ
Aspirin yerine kiraz Kiraz yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor. Michigan eyaletinde yaşayanlar, bu yörede çok yetiştiğinden, bol bol kiraz yiyorlar. Kimileri bu meyvenin gut ve mafsal iltihabından kaynaklanan ağrılara birebir olduğunu ileri sürüyor. Michigan Eyalet Üniversitesi'nden Muraleedharan Nair kirazda bulunan ve ''antosiyanin'' olarak bilinen kırmızı renkteki kimyasalların bu etkiyi yaratabileceğine dikkat çekiyor. Nair ve ekibi genelde uygulanana deneylerden yararlanarak söz konusu belişimlerin aspirin ve ibuprofen gibi ağrı kesicilerde bulunan enzimleri içerip içermediğini araştırdı. Ardından kimyasalların serbest radikallerin zararlı etkilerini yok edici özelliklerini inceleyerek bunları vitaminlerle karşılaştırdı. Sonuçta, 20 kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da tanık olundu. Nair'e göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki yaratıyor. Nair kirazdaki antosiyaninin tablete dönüştürülmesine çalışıyor.
KİVİ:
Bir kivide, bir portakalda olan C vitamininin iki katı vardır. Potasyum bakımından da zengindirler. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.
KUŞBURNU:
Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor.
KUŞKONMAZ
Hazımsızlığa karşı etkili. Antitoksit maddeler içeren bu sebze böbreği toksinlerden arıtıyor ve besinlerin hazmedilmesini kolaylaştırıyor.
LAHANA:
Kansere karşı etkili olduğu bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C ve E vitamini, potasyum içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astıma faydalıdır. Bağırsak kanserine karA vitamini vardır. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar. Böbrekleri çalıştırarak idrar getirir ve taşları düşürüyor , kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı da koruyucudur. Yatmadan evvel yenildiğinde sabahları tatlı bir neşı etkili. Lahana kanser hücrelerinin üremesini engelleyen kimyasal bir madde (isotiocyanates) içeriyor. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, haftada bir gün lahana yiyenlerin bağırsak kanseri olma riskleri üçte iki oranında azalıyor.
MAYDANOZ:
Salata ve yemeklerin süsü maydanozun nerdeyse deva olmadığı dert yok gibi.. A ve C vitamini ile demir, kükürt, fosfos ve mangan elementleri deposu olan maydanoz sindirimi kolaylaştırıyor, böbrek taşlarını düşürüyor, görme gücünü ve anne sütünü artırıyor. Bir demir deposudur. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum vefesle uyanmamızı sağlar. Anne sütünü artırır. Vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar. Görme gücünü artıyor, kaynatılıp içiildiğinde ve cilde bu suyla pansuman yapıldığında sivilcelere iyi geliyor. Kaynatılan maydanozun suyu gözlere pansuman yapıldığında gözdeki iltihaplanmaları önlüyor ve yanmayı geçiriyor. Kaynatılıp sirke ile saçlar yıkandığında saçların uzaması ve kuvvetlenmesini sağlıyor..
MANTAR
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Özellikle Çinliler'in ilaç niyetine yedikleri bu sebze, bünyeyi hastalıklara karşı koruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
MARUL
Kemik erimesine karşı etkili. Sütten bile daha fazla kalsiyum içeren bu sebze, kemikleri güçlendirmesi açısından bir numara. 100 gramında, küçük bir bardak sütün içinde bulunan kalsiyumdan daha fazlasına sahip. Bu miktar günlük kalsiyum ihtiyacının dörtte birine tekabül ediyor
. MELEKOTU:
Kan dolaşımını düzenler. Terletir. Kurutulmuş melekotu dövülüp başa sürülecek olursa bitleri öldürür. Astım nöbetlerine faydalıdır.


MEYANKÖKÜ:
Grip, nezle, anjin ve nefes darlığına faydalıdır. Öksürük ve balgam söktürür. Yüksek tansiyonu düşürür.
MISIR:
Yüzde 18.3 gibi yüksek oranda lif içeriyor. Mısırın içeriğindeki yüksek karbonhidrat, enerji seviyenizi yükseltir. İçinde protein, kalsiyum, demir, fosfor, A ve B2 vitaminleri bulunur.
MUZ:
Folik asit, potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler.
NAR:
Vücudu kuvvetlendirir. İshali keser. Burun poliplerine faydalıdır. Şerit düşürür. Kalbi kuvvetlendirir. Mide, bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla kullanmamalıdır.
NOHUT:
Vücudu kuvvetlendirir. Anne sütünü arttırır.
ÖKSEOTU:
Kalbin atışlarını arttırır. Damar kireçlenmelerinde faydalıdır. Sara ve akciğer kanamalarında kullanılır.
PATATES:
Kızarmış yemezseniz kilo aldırmaz. Sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı önler. Yorgunluğa karşı birebirdir. Bol miktarda C vitamini ve protein içerir.Halsizliğe karşı etkili. Vücuda enerji veren madde olan karbonhidrat içeren patates, C ve E vitaminleri ve beta karotin açısından en zengini. 100 gram patateste 80 kalori, 2 gram protein, 17 mg karbonhidrat, 7 mg kalsiyum, 53 mg fosfor, 20 mg C vitamini var. Yılın hiçbir zamanı bulmakta da güçlük çekmezsiniz. Her zaman söylenir, bir kez daha söylense sorun olmaz; patatesin besin değerinin büyük kısmı kabuğunda olduğundan soymak yerine özel bıçağı ile kazımak daha iyidir. Yine kabukları soyularak pişirilen patates C vitaminin yüzde 25’ini kaybediyor. Bu nedenle patatesi fırında kabuğuyla veya buharda ya da az suda pişirmek gerek.
PIRASA:
İdrar söktürür. Mide rahatsızlığına iyi gelir. Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.
PORTAKAL:
Antioksidantlar ile dolu bir meyve. Kanseri önleyici olarak bilinen bütün maddeleri içeriyor. Ayrıca bol miktarda C vitamini içeriyor. Kilo almaya engel olur. Kandaki kolestorolü düşürür.Vucüdun C vitamini, potasyum, protein, B ve E vitaminleri ile kalp hastalıkları ve antikanserojen maddeler ile kanser riskini azaltıyor, kolestorolü düşürüyor
SALATALIK:
Salatalığın kendisi ya da suyu cildimizi bir tonik kadar temizler. Salatalık kabızlığı önler, böbrek ve kalp hastalıklarında vücutta biriken suyun atılmasına yardımcıdır. Kalp hastalıkları ve enfeksiyonlara karşı etkili. Kükürt içeriyor ve bu madde vücudun enfeksiyonlara karşı dayanıklılığını artırdığı gibi, kolestrolü de düşürüyor.
SALEP:
Öksürük ve bronşite faydalıdır. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Zihni çalıştırma gücünü arttırır.
SOĞAN VE SARIMSAK:
Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Kalbe ve alerjik hastalıklara karşı etkili. Soğan içerdiği kimyasal maddelerle kalbimizi güçlendiriyor ve alerjik reaksiyonları engelliyor. Newcastle'da yapılan araştırmalar, düzenli bir şekilde soğan yiyenlerin damarlarının tıkanma riskinin azaldığını gösteriyor.
SOYA:
Uzun yaşamak isteyen herkes mutlaka soya tüketmelidir. Soya, içerisinde östrojen hormonuna benzer işlev gören ve bu hormonun etkilerini sulandıran bir madde içerir ve buda kadın bünyesi için son derece yararlıdır. Çünkü, hücre yenilenmesini hızlandıran östrojen hormonunun aşırı üretimi, göğüs, rahim ve boyun kanserine yakalanma riskini çok arttırır.
TARÇIN:
Ruhi sıkıntıları giderir. Sürmenajda faydalıdır. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar, hazmı kolaylaştırır.
TERE:
İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler, öksürük söktürür. İdrar söktürür, böbrekleri ve idrar yollarını temizler. Kanser, anemi ve lif hastalıklarına karşı etkili. Tere kanserle savaşan sebzelerin arasında olduğu gibi aynı zamanda en fazla kalsiyum, demir ve folik asit içerenlerin başında geeliyor. Tere gibi yeşil sebzeler yiyen kadınların, life ilişkin hastalıklara yakalanma riskleri daha az.
TON BALIĞI:
Çok yağlı olmasına rağmen Omega-3 adlı önemli bir yağ asiti içerir. Bu madde, yüksek tansiyon, kalp çarpıntısı ve şiddetli migren ağrılarına iyi gelir. Ayrıca cilt kuruluğunu ve egzamayı tedavi eder. Ancak taze olarak yenmelidir. Konserve olarak satılan ton balığı yüksek D vitaminin içermekle birlikte Omega-3 yağ asitinden yoksundur.
TURP:
Böbreklerdeki mikropları öldürür. Kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer şişliğini indirir. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcıdır. Romatizma, siyatik astım ve bronşite faydalıdır.
VİŞNE:
İshali keser. Ateşi düşürür. İdrar söktürür. Vücuda rahatlık verir.
YENİBAHAR:
Damar sertliğini önler. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını giderir.
YOĞURT:
Vücudun çeşitli organlarında bulunan bakterilerden bağırsakta barınanları, sindirim sisteminin düzenli çalışması açısından önemlidir. Bu bakteriler, enfeksiyonların ve bulaşıcı bir hastalık geçirirken almak zorunda kaldığımız antibiyotiklerin saldırısına uğrayabilir. Bu da sindirim sistemini harap eder. Yoğurt bu sorunu çözer, azalan bakteri miktarını normal seviyesine getirir ve enfeksiyonları hem önler, hem de onlarla mücadele eder. Bağışıklık sistemini de canlandırır. Kalsiyum oranı sütten fazla olan yoğurdun, protein oranı süte eşittir.
YULAF:
Çocukların hazım güçlüklerini giderir. Bedeni ve ruhi yorgunlukları giderir. Kandaki şeker miktarını azaltır.
YERALMASI:
Şeker hastaları için faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir.
ZENCEFİL:
İştah açar. Kusmayı önler. Bağırsak bozukluklarını giderir.
ZEYTİN:
Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Yaprak ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.
Bol bol  Elma tüketin !!!
Tüm dünyada çok eskiden beri bilinen ve sevilerek yenen bir meyve. Yurdumuzda her çeşidi en yüksek kalitede yetiştiriliyor. Eski Çin tıbbında elmanın ateş düşürücü olduğuna inanılır ve akciğerin ateşli hastalıklarında serinletici bir etkisi olduğu kabul edilirdi. Tarih boyunca herkes tarafından kabul edilen ve şu anda bilimsel olarak ispat edilen etkisi ise, içerdiği posadan dolayı bağırsakları iyi çalıştırdığıdır. İçerdiği elma asidinin zararlı bazı bağırsak bakterilerinin üretimini frenlediği düşünülüyor. Eski Romalılar elmanın bağırsak çalıştırıcı özelliğini bildiklerinden dolayı kabızlık durumunda ilaç gibi kullanmışlar. Önlemede faydalı olduğu hastalıklar Bağırsak kanseri Düzenli tüketilmesi durumda içerdiği posadan dolayı bağırsakları çalıştırıyor. Posalı yiyecekleri çok tüketen Akdeniz ülkelerinde kalın bağırsak kanseri, bunları az tüketen Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinden çok daha az görülüyor. Meyve, sebze, salata, baklagiller ve doğal tahıl ürünlerini az tüketen zengin Kuzey Amerika'da kalın bağırsak kanseri oranı yüksektir. Kabızlık, kalın bağırsak kanserinin en önemli sebeplerinden biri. İçerdiği antioksidanların kanseri önlediğine inanılıyor. Sigaranın tüm kanser çeşitlerine sebep olduğu bilimsel bir gerçek. Bunlardan bir tanesi de mesane kanseri. Elmanın içindeki antioksidanlar sigara içenlerde mesane kanseri riskini azaltıyor. Kolesterol düşürücü Elma, posa ve antioksidan maddeleri içeren çok değerli bir meyve. Her posalı yiyecek gibi kolesterolü iki yoldan doğal bir şekilde düşürüyor. - Dışarıdan aldığımız yağlı hayvansal gıdaların içerdiği kolesterolün bir kısmını içine hapsederek bağırsakta emilimini engelliyor ve dışkı ile vücut dışına atılmasını sağlıyor. - Sindirim için karaciğerden oniki parmak bağırsağına akıtılan safra asitlerinin bir kısmını emerek dışkı ile vücut dışına atılımını sağlıyor. Artan safra asitleri ihtiyacı, kanda bulunan kolesterolün safra asitlerine karaciğer tarafından çevrilmesi ile karşılanıyor. Bu durumda kandaki kolesterol miktarı az oranda da olsa düşmüş oluyor. Kalp-damar hastalıkları Kandaki ve dışardan alınan kolesterolü düşürme etkisi kalp-damar hastalıklarının önlenmesinde yardımcı rol oynuyor. Kandaki kolesterol, serbest radikaller (değişime uğramış oksijen molekülleri) tarafından okside olmadıkça damar çeperine yapışıp damar sertliği yapmaz. Elmanın içindeki antioksidan maddeler, özellikle de Quercetin, kandaki kolesterolün okside olup damar çeperine yapışmasına engel oluyor. Böylece yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve felci önlüyor. Şeker hastalığı Şeker ve şekere dönüşen beyaz ekmek, beyaz makarna, beyaz undan yapılan tüm besin maddeleri, ayrıca patates ve mısır kan şekerini çok hızlı yükselttiğinden dolayı şeker hastalığının baş düşmanlarıdır. Buna karşılık posalı yiyecekler, kan şekerinin ani yükselmesini önlüyorlar. Elmanın içindeki pektin maddesi şekeri içine hapsederek bağırsakta hızlı emilimi dolayısıyla kan şekerinin hızlı bir şekilde yükselmesini önlüyor. Doktorunun tavsiyesi dahilinde elma, şeker hastalarının tüketebileceği en faydalı meyvelerden biri. Şişmanlık Tatlı yerine elma yemeyi seçen kişilerin kilo almamalarında yardımcı rol oynuyor. Çünkü ani kan şekeri yükselişine sebep olmuyor. Dolayısıyla aşırı insülin salgılanmasına, buna bağlı olarak kan şekerinin çok hızlı düşüp sık acıkmalar yaşanmıyor. Diyet esnasında meyve saatinde elma tüketimi tokluk hissinin uzun sürmesini sağlıyor. Ne kadar yenmeli? Günde, bir orta boy elma yemek yeterli. Asla kabuğunu soymayın. Elma her mevsim bulunan bir meyve. Buzdolabında iki hafta bozulmadan saklanabilir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol